Güncel Haber, Tanıtım, Objektif_Realist Yorum, Milli Analiz, Tarafsız İnceleme, Bağımsız Araştırma,
28 Haziran 2018 Perşembe
Yazar: Filiz TARI "KİTAP" Hayatın Soğuk Yüzü (Ulusal Haber & Ulusal Ajans ve Gümrük Haber Gazetesi) Gönderen: Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: ZEKERİYA TÜMER
21 Haziran 2018 Perşembe
12 Haziran 2018 Salı
Cumhuriyetçi Demokratlar'dan İkini Açıklama: Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN: "24 HAZİRAN 2018 SEÇİMLERİ GENEL DURUM VE YAPILMASI GEREKENLER", 11 Haziran 2018 - Pazartesi,
24 HAZİRAN 2018 SEÇİMLERİ
GENEL DURUM VE YAPILMASI GEREKENLER
Kurulabilmesi için olağanüstü zorlukların aşıldığı Devletimiz, dönem itibarıyla tarihinin en zor günlerini yaşamaktadır. Her geçen gün kuruluş ilkelerinden uzaklaşılmasından dolayı, bütün alan ve sektörlerde darboğazlar yaşanmakta; Bu nedenle ülkemiz uluslararası durumun merkezi coğrafyada yaratmış olduğu, siyasal kriz, kaos ve karışıklığa itilmiş bulunmaktadır.
Devletimizin kuruluş dayanağını oluşturan ve geleceğimizin güvencesi olan Kuvayı Milliye ruhu, çeşitli araçlar ve yayınlarla yıpratılmaya çalışılmakta, bu ruhun yarattığı birlik ve bütünlüğün ürünü olan merkezi ulusal, üniter, laik ve sosyal devlet modeli emperyalist ülkelerin Orta Doğu bölgesine yönelik çekişme ve çatışmalar yüzünden, büyük saldırı ve tehditlerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Öyle ki, Devletimizin geçici bir siyasal yapılanma ve yüz yıllık bir parantez olduğu gibi onursuzluk yaklaşımlarıyla, Cumhuriyetimizin yaklaşan 100. Yılı kutlanamayacakmış gibi bir algı yaratılmaktadır.
Bu tür algılar, bir zamanlar dünyanın en güçlü devletlerinden olan ve ülkemizin öncesini oluşturan Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında etken güçlerin günümüz temsilcileri tarafından desteklenmektedir. Bu ve benzeri olumsuzluklar karşısında, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın bilincinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin güvencede olmasını isteyen Cumhuriyetçi ve demokrat yurttaşlarımızın emperyalist beklenti ve tehlikelerin farkında olarak, ulusal plan ve projeleri yaşama geçirebilmek için güçlerini birleştirmeleri, yaşamsal önem taşımaktadır.
Kurulan her devlet, sonsuza kadar yaşamayı ve insanlığın gelecek sürecinde varlığını sürekli kılmayı hedefleyerek yola çıkar. Bu doğrultuda, Türk devletinin kurucu önderi Atatürk,Türkiye cumhuriyetinin ilelebet payidar kalacağını söyleyerek, yurdun yurttaş olma bilincindeki Türk ulusuna, geleceğe dönük görevlerini hatırlatmış; Yüzyıl öncemerkezi coğrafyada çağdaş bir cumhuriyet devleti kuran önder Atatürk, güneşin doğuşunu önceden gördüğü gibi dünyanın doğu bölgelerinde yer alan mazlum ulusların uyanışı ve yer kürenin geleceğe dönük yeniden yapılandırılmasında mazlum ulusların da yer alacağını, bu doğrultuda batının hegemonyacı emperyalist devletler ile dünya halkları arasında yeni bir çekişmenin ortaya çıkacağını da açıkça görmüş ve gelecek nesillere haber vermiştir.
Dönemler geride kaldıkça yeni güçler ortaya çıkmış ve bazı devletler dünya haritasından silinmiştir. Dünyadaki değişimi iyi kavrayan ve bu doğrultuda gerekli adımları atarak kendisini yenileyebilen devletler uzun süreli var olabilirlerken, bu tür dönüşümlere kendisini hazırlayamayan devletlerin ise tarih sahnesinden çekildikleri açıktır.
Küresel sermayenin güdümündeki uluslararası emperyalizm, bütün ulus devletleri etnik kışkırtmalar ile parçalayarak ya da kendi kontrolleri altındaki evrensel bir kapitalist düzen çerçevesinde ekonomik açıdan yeni birsömürge düzenine bağlamaktadır. Yeni bir tür süper emperyalizm yeryüzü haritası üzerinde geçerli kılınırken,Türkiye Cumhuriyeti’nin hem sınırları içinde üniter birliğini çok daha güçlü bir biçimde koruması gerekmekte, hem de emperyalizm ile mücadele edilirken komşu ve mazlum ülkeler ile işbirliğine yönelmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin Avrupa Birliğinin dışında bırakıldığı yeni dönemde, Türk Devleti’nin hem merkezi bölge, hem de dünyanın doğusunda kalan bölge ve ülkeler ile daha yakın işbirliğine girerek, emperyalist dış güçlere karşı kendini koruyacak yeni işbirlikleri tesis etmesinde büyük ulusal çıkarlar bulunmaktadır. Batının önde gelen emperyalist devletlerinin saldırgan tutumlarına karşı, Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda hem komşuları hem de doğu bölgesi ülkeleri ile yakın işbirliklerine gitmesi giderek kaçınılmaz olmaktadır.
Devlet-i Ebed Müddet ilkesi çerçevesinde çalışması gerekenTürkiye Cumhuriyeti’nin yönetim kadroları;
Bin yıllık Türk egemenliğinin geçerli olduğu merkezi topraklar üzerindeki bağımsız devlet yapılanmasını sürdürebilmek için;
Yasal her yolu deneyerek, demokratik rejime ara vermeden kuruluş ilkeleri doğrultusunda güçlenerek varlığın koruması için,
Türk ekonomisinin tekelci şirketlerin kontrolüne girmemesi için,
Kamu İktisadi Kuruluşlarını yeniden kurup, devletin ve halkın yararına üretimler yapılabilmesi için,
Türkiye’nin kuruluşunda olduğu gibi başkent Ankara’dan yönetilebilmesi için,
Anayasamızda yer alan cumhuriyetin temel ilkeleri, cumhuriyetçi-demokrat yurttaşlarımız tarafından sonuna kadar savunulup başarılacaktır. (ANKARA, 11 Haziran 2018/02)
Devletimizin kuruluş dayanağını oluşturan ve geleceğimizin güvencesi olan Kuvayı Milliye ruhu, çeşitli araçlar ve yayınlarla yıpratılmaya çalışılmakta, bu ruhun yarattığı birlik ve bütünlüğün ürünü olan merkezi ulusal, üniter, laik ve sosyal devlet modeli emperyalist ülkelerin Orta Doğu bölgesine yönelik çekişme ve çatışmalar yüzünden, büyük saldırı ve tehditlerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Öyle ki, Devletimizin geçici bir siyasal yapılanma ve yüz yıllık bir parantez olduğu gibi onursuzluk yaklaşımlarıyla, Cumhuriyetimizin yaklaşan 100. Yılı kutlanamayacakmış gibi bir algı yaratılmaktadır.
Bu tür algılar, bir zamanlar dünyanın en güçlü devletlerinden olan ve ülkemizin öncesini oluşturan Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında etken güçlerin günümüz temsilcileri tarafından desteklenmektedir. Bu ve benzeri olumsuzluklar karşısında, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın bilincinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin güvencede olmasını isteyen Cumhuriyetçi ve demokrat yurttaşlarımızın emperyalist beklenti ve tehlikelerin farkında olarak, ulusal plan ve projeleri yaşama geçirebilmek için güçlerini birleştirmeleri, yaşamsal önem taşımaktadır.
Kurulan her devlet, sonsuza kadar yaşamayı ve insanlığın gelecek sürecinde varlığını sürekli kılmayı hedefleyerek yola çıkar. Bu doğrultuda, Türk devletinin kurucu önderi Atatürk,Türkiye cumhuriyetinin ilelebet payidar kalacağını söyleyerek, yurdun yurttaş olma bilincindeki Türk ulusuna, geleceğe dönük görevlerini hatırlatmış; Yüzyıl öncemerkezi coğrafyada çağdaş bir cumhuriyet devleti kuran önder Atatürk, güneşin doğuşunu önceden gördüğü gibi dünyanın doğu bölgelerinde yer alan mazlum ulusların uyanışı ve yer kürenin geleceğe dönük yeniden yapılandırılmasında mazlum ulusların da yer alacağını, bu doğrultuda batının hegemonyacı emperyalist devletler ile dünya halkları arasında yeni bir çekişmenin ortaya çıkacağını da açıkça görmüş ve gelecek nesillere haber vermiştir.
Dönemler geride kaldıkça yeni güçler ortaya çıkmış ve bazı devletler dünya haritasından silinmiştir. Dünyadaki değişimi iyi kavrayan ve bu doğrultuda gerekli adımları atarak kendisini yenileyebilen devletler uzun süreli var olabilirlerken, bu tür dönüşümlere kendisini hazırlayamayan devletlerin ise tarih sahnesinden çekildikleri açıktır.
Küresel sermayenin güdümündeki uluslararası emperyalizm, bütün ulus devletleri etnik kışkırtmalar ile parçalayarak ya da kendi kontrolleri altındaki evrensel bir kapitalist düzen çerçevesinde ekonomik açıdan yeni birsömürge düzenine bağlamaktadır. Yeni bir tür süper emperyalizm yeryüzü haritası üzerinde geçerli kılınırken,Türkiye Cumhuriyeti’nin hem sınırları içinde üniter birliğini çok daha güçlü bir biçimde koruması gerekmekte, hem de emperyalizm ile mücadele edilirken komşu ve mazlum ülkeler ile işbirliğine yönelmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin Avrupa Birliğinin dışında bırakıldığı yeni dönemde, Türk Devleti’nin hem merkezi bölge, hem de dünyanın doğusunda kalan bölge ve ülkeler ile daha yakın işbirliğine girerek, emperyalist dış güçlere karşı kendini koruyacak yeni işbirlikleri tesis etmesinde büyük ulusal çıkarlar bulunmaktadır. Batının önde gelen emperyalist devletlerinin saldırgan tutumlarına karşı, Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda hem komşuları hem de doğu bölgesi ülkeleri ile yakın işbirliklerine gitmesi giderek kaçınılmaz olmaktadır.
Devlet-i Ebed Müddet ilkesi çerçevesinde çalışması gerekenTürkiye Cumhuriyeti’nin yönetim kadroları;
Bin yıllık Türk egemenliğinin geçerli olduğu merkezi topraklar üzerindeki bağımsız devlet yapılanmasını sürdürebilmek için;
Yasal her yolu deneyerek, demokratik rejime ara vermeden kuruluş ilkeleri doğrultusunda güçlenerek varlığın koruması için,
Türk ekonomisinin tekelci şirketlerin kontrolüne girmemesi için,
Kamu İktisadi Kuruluşlarını yeniden kurup, devletin ve halkın yararına üretimler yapılabilmesi için,
Türkiye’nin kuruluşunda olduğu gibi başkent Ankara’dan yönetilebilmesi için,
Anayasamızda yer alan cumhuriyetin temel ilkeleri, cumhuriyetçi-demokrat yurttaşlarımız tarafından sonuna kadar savunulup başarılacaktır. (ANKARA, 11 Haziran 2018/02)
CUMHURİYETÇİ DEMOKRATLAR HAREKETİ ADINA
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
6 Haziran 2018 Çarşamba
Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi Sosyal Medya Ortamında Paylaşma Rekorları Kırıyor: "TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin Gerçek Sahibi; ONURLU ve SORUMLU TÜRK Seçmenlerine DUYURU ve ÇAĞRI"
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN GERÇEK SAHİBİ;
ONURLU VE SORUMLU TÜRK SEÇMENLERİNE
DUYURU VE ÇAĞRI
Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi Adına, Mehmet Arif DEMİRER
Öncelikle, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Parlamento Seçimlerinin, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı-uğurlu olmasını dileriz.ANCAK, BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ADINA KAYGILIYIZ
Zira, bu seçimle birlikte tamamlanması öngörülen sözde başkanlık sistemi süreci, başladığı günden itibaren halkın tepkisine maruz kalmış, kamuoyunu derinden rahatsız etmiş; Dayatılan süreç ile yapılan uygulamalardan kamu vicdanı ikna olmamış, dönem içinde vaki teşebbüsler “halkı, bu endişe, kaygı ve korkularında” haklı çıkartmıştır.
An itibarıyla vatandaşlarımız geleceklerinden güvensiz, endişeli ve kaygılıdırlar.
ŞÖYLE Kİ;
Hatırlanacağı üzere; Kadim ve saygın TBMM Başkanlarımızdan Hüsamettin Cindoruk, 16 Nisan 2017 Referandumunu şöyle tanımlamıştı: “Bu Referandum bir YIKIM HAREKETİDİR.” Yıkılması söz konusu edilen ATATÜRK’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti; Onun yerine geçecek olansa bir başka devlet idi!..
NİTEKİM:
4 Ağustos 2017 gecesi Ayhan Oğan CNN TÜRK’te yeni devleti çok açık bir şekilde tanımlamıştı:
“Şimdi biz yeni birdevlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır.”, “Yeni bir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin inşasıdır. Biz vesayet düzenini yıktık beyefendi.”, “Sosyal medyadan vatan kurtaran aciz yaratıklar bize saldırıyor, kimse bizim vatanseverliğimizi test etmeye kalkışmasın.”, “16 Nisan itibarıyla artık yeni bir süreç başlamıştır. Bu, devletin yeniden teşkilatlanma, organize olma sürecidir, yeniden inşa sürecidir.”, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, kurucu partisi CHP’dir.”, “İkinci kuruluş, Türkiye’nin tam bağımsız, halkın devleti olarak dizayn edildiği, kurumsal yapıya kavuştuğu zeminin lideri de Tayyip Erdoğan ve onun yanında saf tutan siyasi liderlerdir. Ve o kuruluşun partisi de AK Parti’dir.”
Hüsamettin Cindoruk, tarihi basiret ve tespitinde: “Bu Referandum bir yıkım hareketidir. TBMM’ne bağlı parlamenter demokrasiyi yıkma hareketidir. Hangi yaşta olursak olalım, geçmiş Türkiye’de, güzelim Türkiye’de yaşayan herkes, siyasi parti ayırımı gözetmeden, Cumhuriyet’i savunmak ve Cumhuriyet’i korumak zorundayız” dedi. (8.4.2017-Anayurt)
Sonuçta: “CUMHURİYETÇİ DEMOKRATLARIN OYU VE KARARI HAYIR” oldu.
16 Nisan 2017’de HAYIR oyu % 49’da kaldı. Anayasa değişti. Erdoğan’ın yeni devletine yönelik ilk adım atılmış oldu. Hükümetin üstüne muazzam bir şaibe sindi.
YSK’ya halkın güveni kalmadı.
24 HAZİRAN’A, HALKIN İTİMAD ETMEDİĞİ BİR YSK İLE GİDİLİYOR!..
24 Haziran 2018 günü Türk Milleti sandığa gidecek. Cumhurbaşkanı ve yeni TBMM üyelerini, Adalet, hakkaniyet ve hukuka aykırı biçimde dayatılan listelerden tercihlerini yapacak. TBMM’nin yapısı nasıl oluşursa oluşsun, eğer Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse YIKIM HAREKETİtamamlanmış, ATATÜRK’ün Cumhuriyet’i yıkılmış, olacaktır.
Eğer, Erdoğan birinci turda % 51 ile seçilemez ve seçim sonucu ikinci tura kalırsa, YIKIM HAREKETİ tamamlanamayacak ve iki hafta sonra bir daha sandığa gidilecektir.
25 Haziran’da böyle bir tablo ile karşılaşılır ise, ikinci tura kadar iki hafta boyunca neler olabilir?
Erdoğan İngiltere’de yaptığı açıklamalarda B ve C planlarından bahsetti.
Yeni bir ‘7 Haziran – 1 Kasım’ sürecini mi kastetti?
Bilemiyorum.
Bildiklerime gelince…
Bayar’ın Kızı Nilüfer Gürsoy: HAYIR Diyorum
Hüsamettin Cindoruk: Bu Referandum bir Yıkım Hareketidir
İnönü’nün Torunu, Gülsün Bilgehan: HAYIRlı bir iş için Hepimiz Birleştik
T. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu: EVET diyen de Bizim, HAYIR diyen de Bizim
AKP (e) Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır: HAYIRlar Tükenmez
Mehmet Arif Demirer: ATATÜRK’e Saygılı Cumhuriyetçi Demokratlar HAYIR diyor
***
Görüldüğü gibi, Fethullah Gülen’in, Devletin (Yargının ve Güvenlik Güçlerinin) içine iyice yerleşmesinin yolunu açan 2010 Referandumundan önce, DP Genel Başkanı, tüm kadın DP’liler, hepimiz, çok güçlü bir şekilde HAYIR demiştik. Ben, HAYIR’ın nedenlerinin DP ile AKP arasındaki farklılıklara dayalı olduğunu savunmuş ve farkların başında iki partinin ATATÜRK anlayışı olduğunu belirtmiştim.
DP, köklü bir Cumhuriyetçi Demokrat parti idi. AKP ise ATATÜRK ve O’nun kurduğu Cumhuriyet ile sorunları bulunan bir parti!... Buna şaşmamak gerek çünkü AKP idarecilerinin önderi Necip Fazıl yazılarında devamlı ATATÜRK ve Cumhuriyet karşıtlığı üzerinde durmuştu.
Nitekim 2010 Referandumundan 7 yıl sonra gelen 16 Nisan Referandumu, Cindoruk’un çok açık bir şekilde vurguladığı gibi,ATATÜRK’ün Cumhuriyetinin YIKIM HAREKETİ idi.
Ancak iki referandum arasında olumlu bir gelişme de kaydedilmiştir:
HAYIR’lar7 yılda % 42’den % 49’a yükselmiş olup; Bu artış 24 Haziran’da da devam ederse, Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilemez. İlk turda % 40 – 42 arasında kalır.
İkinci turda alacağı sonuç hakkında tahminler ancak karşısında kimin olacağı belli olduktan sonra yapılabilir.İkinci turda Erdoğan’ın rakibinin kim olacağı hakkında bakınız aşağıdaki iki anket sonucu:
ANKET SORUSU No: 1) 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına: “T. C.’nin Yüzüncü Yıl’a girerken Cumhurbaşkanı kadın mı olsun, erkek mi?”
Cevap: 40 milyon kadın vatandaşın cevabı, % 90 oranında: Kadın (36 milyon)
40 milyon erkekvatandaşın cevabı, % 80 oranında: Erkek (32 milyon)
SONUÇ: Yüzüncü Yıl’a girerken Cumhurbaşkanı kadın olsun.
ANKET SORUSU No. 2) ATATÜRK, İnönü ve Bayar’a: “Türkiye Cumhuriyeti Yüzüncü Yılına girerken Cumhurbaşkanı kadın mı olsun, erkek mi?” CEVAP: KADIN
SONUÇ No: 2) Yüzüncü Yıl’a girerken Cumhurbaşkanı kadın olsun.
Bu tabloya bakarak ikinci turda Erdoğan’ın karşısında Meral Akşener olursa, Erdoğan kaybeder. Muharrem İnce olursa, Erdoğan’ın B ve C planlarını görmeden bir şey söylemek zor. Keşke 24 Haziran akşamı bir formül bulunabilse ve ikinci turda Erdoğan’ın karşısında kadın adayın (Akşener) olması sağlanabilse…
UNUTMAYIN!..
Necip Fazıl’a (31 Ekim 1949 tarihli BÜYÜKDOĞU Dergisi) göre,
ATATÜRK; Allah ve İslam Dini düşmanı, Cumhuriyet ise Türk Devletinin çöküşü idi.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRATLAR HAREKETİ ADINA
Mehmet Arif DEMİRER
4 Haziran 2018 Pazartesi
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve CUMHURBAŞKANI ADAYI Recep Tayip ERDOĞAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Tayyip Erdoğan, 26 Şubat 1954 yılında İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğdu.
1965 yılında ilokulu bitirip İmam Hatip Lisesi’ne kayıt oldu.
1973 yılında buradan mezun oldu.
Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde yaptı.
Camialtı, İETT ve Erokspor’da 16 yıl futbol oynadı
12 Eylül 1980 sonrasında futbolu bıraktı.
Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarından sonra,
1976 yılında Millî Selâmet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildi.
1978’de evlendi. 4 çocuğu var.
12 Eylül 1980’de İ.E.T.T’den ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladı ve bir müddet özel sektörde çalıştı.
1982 yılında askere gitti.
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatı tekrar başlamış oldu.
1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı oldu.
1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçildi.
1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldu.
1989 yılında da Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı oldu ve 1989 seçimlerinden Refah Partisi 2. parti olarak çıktı.
1991 de tekrar milletvekili adayı oldu ve parti barajı geçince milletvekili oldu.
Tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu milletvekilliğini iptal etti
27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini sürdüren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.
27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Başkanı seçildi.
12 Aralık 1997 yılında davet üzerine gittiği Siirt’te, miting sırasında okuduğu bir şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılanmaya başlandı.Yargılama sonucu Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle dört ay hapis cezasına çarptırıldı bu cezasını 24 Temmuz 1999 günü tamamladı.
Fazilet Partisi’nin, Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılmasının ardından;
“Gelenekçi” olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan’ın genel başkanlığında ;
20 Temmuz 2001’de Saadet Partisi’ni kurdu.
“yenilikçi” kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde;
14 Ağustos 2001’de, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu.
Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi. Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunlunu alarak tek başına iktidar oldu.
3 Kasım seçimlerinde adaylığı kabul edilmeyen Erdoğan yenilenen Siirt seçimlerinde milletvekili olarak Meclis’e girdi ve Abdullah Gül’ün Başbakanlığı’ndaki 58. hükümetin istifasını sunması üzerine 59. Hükümeti kurarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu.
Erdoğan, Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği’nin 50 dönümünü kullanarak Ak Saray olarak adlandırılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşa edildi. Bir sit alanı olarak korunan Atatürk Orman Çiftliği’nde inşaat yasağı vardı ve inşaatın durdurulması için çeşitli mahkeme kararları çıksa da inşaat tamamlandı. Muhalefet, bunu hukukun üstünlüğünün açıkça ihlal edilmesi olarak değerlendirdi. Proje; inşaat sürecinde yolsuzluk, yaban hayatına zarar verilmesi ve yeni yollar yapılması için çiftlikteki hayvanat bahçesinin tahribi gibi konularda sert eleştirilere ve iddialara maruz kaldı.Ayrıca inşasını yasa dışı olarak değerlendiren muhalifler tarafından ‘Kaç-Ak Saray’ olarak adlandırıldı.
Yaklaşık 1.000 odası olan ve maliyeti $350 milyon (€270 milyon) tutan saray, maden kazalarının ve işçi haklarının ülke gündemine hâkim olduğu bir süreçte ortaya çıkması ve kullanılmaya başlanması yüzünden büyük eleştirilere yol açtı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkan Yardımcısı Işıl Karakaş Ekim 2015’te Avrupa Konseyi İfade Özgürlüğü Konferansı’nda yaptığı konuşmada“Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 236 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını, bunlardan 105’i hakkındaysa dava açıldığını ve sekizinin de tutuklandığını belirtti ve bu durumun Türkiye’de gerçek bir problemi gösterdiğini dile getirdi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite mezunu olmadığı ve cumhurbaşkanlığının da bu nedenle geçerli olmadığı yönünde görüşler vardır. YARSAV kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu Erdoğan’ın üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla “Resmi evrakta sahtecilik” nedeniyle suç duyurusunda bulunup Cumhurbaşkanlığının iptali için başvuru yaptı. Marmara Üniversitesi konuyla ilgili bir açıklama yaptı.Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) bir basın açıklaması yaparak, Rektörlüğün kısa bir resmi yazı ve ekinde de cumhurbaşkanın geçici mezuniyet belgesini sunması beklenirken çeşitli söylemler yanında üniversitenin tarihsel geçmişinden daha fazla söz etmesinin konunun kamuoyunca anlaşılmasını güçleştirdiği ve Erdoğan’ın Marmara Üniversitesi mezunu olarak gösterilemeyeceği görüşünü paylaştı.
16 yıldır ülkeyi yönetmekte,yol ve köprü yaptık söylemleri dışında bırakın ülkeye bir katkıda bulunmayı 100 yılda Cumhuriyet tarihinde yapılan hiçbir şey yerinde kalmadı.
Eğer yeniden seçilirse demokratik sistemden vazgeçilerek ülke tek adamın insafına terk edilmiş olacaktır.
Tayyip Erdoğan, 26 Şubat 1954 yılında İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğdu.
1965 yılında ilokulu bitirip İmam Hatip Lisesi’ne kayıt oldu.
1973 yılında buradan mezun oldu.
Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde yaptı.
Camialtı, İETT ve Erokspor’da 16 yıl futbol oynadı
12 Eylül 1980 sonrasında futbolu bıraktı.
Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarından sonra,
1976 yılında Millî Selâmet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildi.
1978’de evlendi. 4 çocuğu var.
12 Eylül 1980’de İ.E.T.T’den ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladı ve bir müddet özel sektörde çalıştı.
1982 yılında askere gitti.
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatı tekrar başlamış oldu.
1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı oldu.
1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçildi.
1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldu.
1989 yılında da Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı oldu ve 1989 seçimlerinden Refah Partisi 2. parti olarak çıktı.
1991 de tekrar milletvekili adayı oldu ve parti barajı geçince milletvekili oldu.
Tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu milletvekilliğini iptal etti
27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini sürdüren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.
27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Başkanı seçildi.
12 Aralık 1997 yılında davet üzerine gittiği Siirt’te, miting sırasında okuduğu bir şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılanmaya başlandı.Yargılama sonucu Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle dört ay hapis cezasına çarptırıldı bu cezasını 24 Temmuz 1999 günü tamamladı.
Fazilet Partisi’nin, Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılmasının ardından;
“Gelenekçi” olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan’ın genel başkanlığında ;
20 Temmuz 2001’de Saadet Partisi’ni kurdu.
“yenilikçi” kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde;
14 Ağustos 2001’de, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu.
Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi. Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunlunu alarak tek başına iktidar oldu.
3 Kasım seçimlerinde adaylığı kabul edilmeyen Erdoğan yenilenen Siirt seçimlerinde milletvekili olarak Meclis’e girdi ve Abdullah Gül’ün Başbakanlığı’ndaki 58. hükümetin istifasını sunması üzerine 59. Hükümeti kurarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu.
Erdoğan, Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği’nin 50 dönümünü kullanarak Ak Saray olarak adlandırılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşa edildi. Bir sit alanı olarak korunan Atatürk Orman Çiftliği’nde inşaat yasağı vardı ve inşaatın durdurulması için çeşitli mahkeme kararları çıksa da inşaat tamamlandı. Muhalefet, bunu hukukun üstünlüğünün açıkça ihlal edilmesi olarak değerlendirdi. Proje; inşaat sürecinde yolsuzluk, yaban hayatına zarar verilmesi ve yeni yollar yapılması için çiftlikteki hayvanat bahçesinin tahribi gibi konularda sert eleştirilere ve iddialara maruz kaldı.Ayrıca inşasını yasa dışı olarak değerlendiren muhalifler tarafından ‘Kaç-Ak Saray’ olarak adlandırıldı.
Yaklaşık 1.000 odası olan ve maliyeti $350 milyon (€270 milyon) tutan saray, maden kazalarının ve işçi haklarının ülke gündemine hâkim olduğu bir süreçte ortaya çıkması ve kullanılmaya başlanması yüzünden büyük eleştirilere yol açtı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkan Yardımcısı Işıl Karakaş Ekim 2015’te Avrupa Konseyi İfade Özgürlüğü Konferansı’nda yaptığı konuşmada“Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 236 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını, bunlardan 105’i hakkındaysa dava açıldığını ve sekizinin de tutuklandığını belirtti ve bu durumun Türkiye’de gerçek bir problemi gösterdiğini dile getirdi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite mezunu olmadığı ve cumhurbaşkanlığının da bu nedenle geçerli olmadığı yönünde görüşler vardır. YARSAV kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu Erdoğan’ın üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla “Resmi evrakta sahtecilik” nedeniyle suç duyurusunda bulunup Cumhurbaşkanlığının iptali için başvuru yaptı. Marmara Üniversitesi konuyla ilgili bir açıklama yaptı.Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) bir basın açıklaması yaparak, Rektörlüğün kısa bir resmi yazı ve ekinde de cumhurbaşkanın geçici mezuniyet belgesini sunması beklenirken çeşitli söylemler yanında üniversitenin tarihsel geçmişinden daha fazla söz etmesinin konunun kamuoyunca anlaşılmasını güçleştirdiği ve Erdoğan’ın Marmara Üniversitesi mezunu olarak gösterilemeyeceği görüşünü paylaştı.
16 yıldır ülkeyi yönetmekte,yol ve köprü yaptık söylemleri dışında bırakın ülkeye bir katkıda bulunmayı 100 yılda Cumhuriyet tarihinde yapılan hiçbir şey yerinde kalmadı.
Eğer yeniden seçilirse demokratik sistemden vazgeçilerek ülke tek adamın insafına terk edilmiş olacaktır.
Saadet Partisi Genel Başkanı ve CUMHURBAŞKANI ADAYI; Tekstil Mühendisi, Siyasetçi TEMEL KARAMOLLAOĞLU
TEMEL KARAMOLLAOĞLU
20 Eylül 1941 tarihinde Kahramanmaraş’ta doğan Temel Karamollaoğlu, İlk ve orta öğrenimini çeşitli illerde tamamlamasının ardından 1960’lı yıllarda burslu olarak gittiği İngiltere’’de Manchester Üniversitesi’ne başladı.
1964 yılında Bilim ve Teknoloji Enstitüsü Tekstil Teknoloji Bölümünden mezun oldu.
1967 yılında aynı üniversitede yüksek lisans eğitimini tamamladı.
1967 yılında ülkesine dönüp Sümerbank’ta proje mühendisi olarak işe başladı.
1967 yılında Devlet Planlama Teşkilat’nda (DPT) uzman olarak görev aldı.
1967 ve 1972 yılları arasında DPT’de Tekstil Sektör Uzmanı olarak çalıştı.
Askerlik hizmetinden sonra iki yıl özel sektörde çalıştı.
1975 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürü olarak görev yaptı.
1977 yılında Milli Selamet Partisi’nden Sivas Milletvekili seçildi.
Parlamento çalışmalarında KİT Komisyonu Üyeliği yaptı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi olarak Türkiye’yi temsil etti.
1978’de Parti Genel Kurulu Üyeliğine seçildi.
1980 askeri müdahalesinden sonra 1987 referandumuna kadar aktif siyasetten uzak kaldı.
1980’lerde bir müddet özel müşavirlik yaptı ve daha sonra bir tekstil firmasında Genel Müdürlük ve Koordinatörlük görevlerinde bulundu.
Referandumla birlikte politik hayata geri döndü ve Refah Partisi Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi.
1989 yılında Refah Partisi’nden Sivas Belediye Başkanlığına seçildi.
Bir dönem Belediye Başkanlığı yaptı.
1993 Sivas Katliamında saldırgan kitle Madımak Oteli’nin önündeyken yanlarına gittiğinde, ‘Mücahit Temel’ sloganlarıyla karşılandığı, kalabalığa hitaben “Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyelim” diye konuştuğu ve “Gazanız mübarek olsun” dediği basında çıkan haberlerde yer aldı.Karamollaoğlu, bu sözlerle ilgili yıllar sonra verdiği bir röportajda “Hiç hatırlamıyorum. Bir kalabalığı nasıl teskin edersiniz? Onların gönlünü alarak… Orada, ‘Oturun sakinleşin, bir Fatiha okuyun’ dememin, demememin bir önemi yok ki” dedi. Katliamın bir numaralı sanığı olan ve 17 yıldır firarda olan dönemin belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak’ın hiçbir suçu olmadığını savunan Karamollaoğlu, katliamda yaşamını yitirenlerin yanarak değil, dumandan boğularak öldüğünü iddia etti. Karamollaoğlu, Madımak Oteli’nin utanç müzesine dönüştürülmesinin Sivas’a en büyük ihanet olacağını ve Türkiye’nin çok büyük acılar yaşadığını ama hiçbirinin bunun kadar istismar edilmediğini ileri sürdü.
Temel Karamollaoğlu, Sivas katliamı demekten imtina ediyorum, çünkü hakikaten katliam başka bir şey. Evet, 33 kişi can verdi, bunu kabul ediyorum.
Birisi gidip doğrudan insanları katlettiği zaman katliam olur. Orada bir kişinin gidip birisini doğrudan doğruya katlettiği vaki değil.
1994 Mahalli İdareler Seçimlerinde aynı ilde yeniden Refah Partisi’nden Belediye Başkanı seçildi.
1995 Genel Seçimlerinde Refah Partisi’inden Sivas Milletvekili olarak Parlamentoya girdi.
Bu dönemde NATO Parlamenter Asamblesi Üyesi olarak görev yaptı.
Aynı dönemde Refah Partisi Grup Başkanvekilliğine seçildi. Bu görevini Refah Partisi’nin kapatılmasına kadar sürdürdü.
Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesince kapatılmasından sonra Fazilet Partisi’ne katıldı.
1999 seçimlerinde Sivas’tan yeniden Milletvekili seçildi.
Bu yasama döneminde NATO Parlamenter Asamblesi Üyeliği devam etti.
2000 tarihinde yapılan Saadet Partisi kongresinde Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi ve Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Yüksek İstişare Kurulu tarafından,
24 Ekim 2016 tarihinde Saadet Partisi (SP) Genel Başkan adaylığına seçildi.
30 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştirilen Saadet Partisi 6. Olağan Kongresi’nde 891 delegenin 871’inin oyunu alarak Saadet Partisi Genel Başkanlığı görevine seçildi.
2018 de Türkiye Cumhurbaşkanı adayı olmak için 2 Mayıs 2018’de YSK’ya başvurdu ve seçmenlerin aday teklifinde bulunabildiği üçüncü gün olan 6 Mayıs 2018’de gerekli 100.000 imzaya ulaşarak aday olmaya hak kazandı.
İyi derecede İngilizce bilen Karamollaoğlu,
1965’den beri İngiliz asıllı Ayşe Yasemin Karamollaoğlu ile evli olan 5 çocuk babasıdır.
“İngiltere’de tahsil yaptım.Oradayken de eşimle evlendim.Hem Müslüman oldu hem Türk vatandaşı oldu. Evleneli 53 yıl oldu. Benim çocuklarımın çoğu 50 yaşının üzerinde”
Temel Karamollaoğlu Refah Partisi’nde grupbaşkan vekiliyken Ali Kalkancı’nın eşi Emire Kalkancı, Temel Karamollaoğlu’nun oğlu ile kızının kocasının tarikatının müritleri olduğunu iddia etmişti.Karamollaoğlu bunun üzerine yazılı açıklama yapmış ve “Bildiğime göre, çocuklarımın da dergâh tabir edilen bu yere birkaç defa (arkadaşlarının telkiniyle) gitmekten başka ilgileri olmamıştır” demişti.
1964 yılında Bilim ve Teknoloji Enstitüsü Tekstil Teknoloji Bölümünden mezun oldu.
1967 yılında aynı üniversitede yüksek lisans eğitimini tamamladı.
1967 yılında ülkesine dönüp Sümerbank’ta proje mühendisi olarak işe başladı.
1967 yılında Devlet Planlama Teşkilat’nda (DPT) uzman olarak görev aldı.
1967 ve 1972 yılları arasında DPT’de Tekstil Sektör Uzmanı olarak çalıştı.
Askerlik hizmetinden sonra iki yıl özel sektörde çalıştı.
1975 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürü olarak görev yaptı.
1977 yılında Milli Selamet Partisi’nden Sivas Milletvekili seçildi.
Parlamento çalışmalarında KİT Komisyonu Üyeliği yaptı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi olarak Türkiye’yi temsil etti.
1978’de Parti Genel Kurulu Üyeliğine seçildi.
1980 askeri müdahalesinden sonra 1987 referandumuna kadar aktif siyasetten uzak kaldı.
1980’lerde bir müddet özel müşavirlik yaptı ve daha sonra bir tekstil firmasında Genel Müdürlük ve Koordinatörlük görevlerinde bulundu.
Referandumla birlikte politik hayata geri döndü ve Refah Partisi Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi.
1989 yılında Refah Partisi’nden Sivas Belediye Başkanlığına seçildi.
Bir dönem Belediye Başkanlığı yaptı.
1993 Sivas Katliamında saldırgan kitle Madımak Oteli’nin önündeyken yanlarına gittiğinde, ‘Mücahit Temel’ sloganlarıyla karşılandığı, kalabalığa hitaben “Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyelim” diye konuştuğu ve “Gazanız mübarek olsun” dediği basında çıkan haberlerde yer aldı.Karamollaoğlu, bu sözlerle ilgili yıllar sonra verdiği bir röportajda “Hiç hatırlamıyorum. Bir kalabalığı nasıl teskin edersiniz? Onların gönlünü alarak… Orada, ‘Oturun sakinleşin, bir Fatiha okuyun’ dememin, demememin bir önemi yok ki” dedi. Katliamın bir numaralı sanığı olan ve 17 yıldır firarda olan dönemin belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak’ın hiçbir suçu olmadığını savunan Karamollaoğlu, katliamda yaşamını yitirenlerin yanarak değil, dumandan boğularak öldüğünü iddia etti. Karamollaoğlu, Madımak Oteli’nin utanç müzesine dönüştürülmesinin Sivas’a en büyük ihanet olacağını ve Türkiye’nin çok büyük acılar yaşadığını ama hiçbirinin bunun kadar istismar edilmediğini ileri sürdü.
Temel Karamollaoğlu, Sivas katliamı demekten imtina ediyorum, çünkü hakikaten katliam başka bir şey. Evet, 33 kişi can verdi, bunu kabul ediyorum.
Birisi gidip doğrudan insanları katlettiği zaman katliam olur. Orada bir kişinin gidip birisini doğrudan doğruya katlettiği vaki değil.
1994 Mahalli İdareler Seçimlerinde aynı ilde yeniden Refah Partisi’nden Belediye Başkanı seçildi.
1995 Genel Seçimlerinde Refah Partisi’inden Sivas Milletvekili olarak Parlamentoya girdi.
Bu dönemde NATO Parlamenter Asamblesi Üyesi olarak görev yaptı.
Aynı dönemde Refah Partisi Grup Başkanvekilliğine seçildi. Bu görevini Refah Partisi’nin kapatılmasına kadar sürdürdü.
Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesince kapatılmasından sonra Fazilet Partisi’ne katıldı.
1999 seçimlerinde Sivas’tan yeniden Milletvekili seçildi.
Bu yasama döneminde NATO Parlamenter Asamblesi Üyeliği devam etti.
2000 tarihinde yapılan Saadet Partisi kongresinde Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi ve Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Yüksek İstişare Kurulu tarafından,
24 Ekim 2016 tarihinde Saadet Partisi (SP) Genel Başkan adaylığına seçildi.
30 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştirilen Saadet Partisi 6. Olağan Kongresi’nde 891 delegenin 871’inin oyunu alarak Saadet Partisi Genel Başkanlığı görevine seçildi.
2018 de Türkiye Cumhurbaşkanı adayı olmak için 2 Mayıs 2018’de YSK’ya başvurdu ve seçmenlerin aday teklifinde bulunabildiği üçüncü gün olan 6 Mayıs 2018’de gerekli 100.000 imzaya ulaşarak aday olmaya hak kazandı.
İyi derecede İngilizce bilen Karamollaoğlu,
1965’den beri İngiliz asıllı Ayşe Yasemin Karamollaoğlu ile evli olan 5 çocuk babasıdır.
“İngiltere’de tahsil yaptım.Oradayken de eşimle evlendim.Hem Müslüman oldu hem Türk vatandaşı oldu. Evleneli 53 yıl oldu. Benim çocuklarımın çoğu 50 yaşının üzerinde”
Temel Karamollaoğlu Refah Partisi’nde grupbaşkan vekiliyken Ali Kalkancı’nın eşi Emire Kalkancı, Temel Karamollaoğlu’nun oğlu ile kızının kocasının tarikatının müritleri olduğunu iddia etmişti.Karamollaoğlu bunun üzerine yazılı açıklama yapmış ve “Bildiğime göre, çocuklarımın da dergâh tabir edilen bu yere birkaç defa (arkadaşlarının telkiniyle) gitmekten başka ilgileri olmamıştır” demişti.
Vatan Partisi Genel Başkanı ve CUMHURBAŞKANI ADAYI, Siyasetçi-Gazeteci-Yayıncı, Araştırmacı-Yazar: DOĞU PERİNÇEK (KİM'DİR?..)
Doğu Perinçek 1942’de Gaziantep’te doğdu.
İlk çocukluk yıllarını babasının yedek subaylık ve yargıçlık görevleri nedeniyle Gaziantep, Antakya ve Diyarbakır’da geçirdi. Beş yaşından sonra Ankara’da büyüdü.
1962 ve 1963’te toplam 10 ay Almanya’da işçilik yaptı ve Almanca öğrendi.
1964’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve Kamu Hukuku (Devlet Teorisi ve Kamu Hürriyetleri) kürsüsüne asistan olarak girdi ve dünya görüşü olarak Bilimsel Sosyalizmi benimsedi.
1967 yılında Dönüşüm dergisi Yazı Kurulu Üyesi ve Başyazarı idi.
1968’de Hukuk doktoru olmuştur. Doktora tezinin konusu ve ilk kitabı, Türkiye’de Siyasi Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması Rejimi’ dir.
Almanya’da Türk Toplumcular Ocağı kurucusu ve ilk Genel Başkanı olmuştur. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi, Güvenlik Komitesi Başkanı, TİP içindeki Devrimci Muhalefet hareketinin önderlerindendir.
Mart 1968’de Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı olmuştur.
Kasım 1968′ de arkadaşlarıyla birlikte Aydınlık dergisini kurdu ve yayınlamaya başladı.
Temmuz 1969’da İşçi-Köylü gazetesinin kurucusu ve başyazarı oldu.
Almanya’da Türk Toplumcular Ocağı kurucusu ve ilk Genel Başkanı olmuştur. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi, Güvenlik Komitesi Başkanı, TİP içindeki Devrimci Muhalefet hareketinin önderlerindendir.
12 Mart 1971 askerî darbesinden sonra yargılandı.20 yıl hapis cezasına hükmedildi. Temmuz 1974’te genel afla serbest bırakıldı.
28 Ocak 1978’de Aydınlık davasının aklanmasıyla sonuçlanması üzerine Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin kuruluşuna önderlik etti ve ilk Genel Başkan oldu.
20 Mart 1978’de Günlük Aydınlık gazetesinin kuruluşuna ve yayınına önderlik etti ve başyazarlık yaptı.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklandı ve 1985 Martında serbest bırakıldı.
Ocak 1987’de Haftalık 2000’e Doğru dergisinin yayınlanmasına önderlik etti. Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarlık görevlerinde bulundu.
10 Nisan 1990’da “Sansür Sürgün Kararnamesi”nin çıkarılmasıyla hakkında tutuklama kararı verildi. Diyarbakır Cezaevi’nde üç ay tutuklu kaldı.
1991 yılında TCK 141. maddesinin kaldırılmasıyla siyasal haklarına kavuştu ve Temmuz ayında Sosyalist Parti 2. Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlığa seçildi.
Temmuz 1992’de Sosyalist Parti’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılması üzerine kurulan İşçi Partisi Genel Başkanı oldu. Ancak Perinçek hakkında 1991 seçimlerinde TRT’de yapılan Liderler Açık Oturumu’nda yaptığı konuşma nedeniyle Terörle Mücadele Yasası 8. maddeye dayanılarak verilen 14 ay hapis cezası uygulandı.
1997 yılında Tansu Çiller’in CIA ajanı olduğunu iddia etti
8 Ağustos 1999’a kadar 10 ay 10 gün Haymana Cezaevi’nde kaldı.
Daha sonra çıkan basın suçlarını erteleyen yasayla yeniden siyasal haklarına kavuştu.
19 Ekim 1999 günü toplanan İşçi Partisi Olağanüstü Kongresi’nde genel başkan seçildi.
2002 yılında dönemin Avrupa Birliği Komisyonu Ankara Temsilcisi olan Karen Fogg’un internet üzerinden gerçekleştirdiği yazışmaları ele geçirdi ve bu yazışmaları kamuoyuna ile paylaştı. Fogg, Türkiye siyaseti ile ilgili konularda çeşitli isimlerle görüşmüştü. Bu görüşmelerin Perinçek tarafından kanıtlarıyla duyurulması gündeme oturdu. Perinçek’in konu ile ilgili olarak “Karen Fogg’un E-Postalları” isimli bir eseri bulunmaktadır.
2005 yılında İsviçre’deyken Ermenilere 1915 yılında soykırım yapılmadığını iddia eden bir konuşması nedeniyle gözaltına alındı. İsviçre yargısı Perinçek’e“Ermeni Soykırımı‘nı inkâr” gerekçesiyle 90 gün tecilli hapis ve 16.873 İsviçre frangı para cezası verdi. AİHM ise Perinçek’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ve İsviçre hükümetinin savlarının aksine 1915 olayları ile Yahudi soykırımının kıyaslanamayacağını belirtti.Perinçek -İsviçre Davası başladı. Ekim 2015’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire de Perinçek lehine karar verdi.
İsveç Yüksek İdari Mahkemesi parkın ortasına bir sözde “Ermeni Soykırımı” heykeli dikme hakkı olmadığını onayladı. İtiraz edilemeyen Yüksek Mahkeme kararıyla İsveç’te hiç bir belediye soykırım anıtı dikemeyecek
Perinçek, Ergenekon örgütü soruşturması kapsamında;
21 Mart 2008 günü saat sabah 04.30 sıralarında, evine baskın yapılmak suretiyle, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı gazeteci İlhan Selçuk İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu ve pek çok İşçi Partilinin de aralarında bulunduğu isimlerle birlikte gözaltına alındı. Yapılan sorgunun ardından tutuklandı.Perinçek; silahlı terör örgütü kurma, yönetme, zorla hükumeti ıskata teşebbüs, T.C. hükumetine karşı silahlı isyana tahrik, açıklanması yasak belgeleri temin etme suçlamasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmıştır
5 Ağustos 2013’te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon davasında
117 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. 6 Mart 2014 tarihinde Özel Yetkili Mahkemelerin TBMM kararı ile kaldırılmasının ardından 10 Mart 2014 akşamında tahliye edilmiştir.
Perinçek’e göre, liberal görüşleriyle tanınan Turgut Özal mafya-tarikat diktasının mimarıydı ve ABD planlarını Türkiye’de uygulamaya çalışıyordu.
Perinçek ABD karşıtı görüşleriyle tanınan Avrasyacı Aleksandr Dugin ile yakın ilişkiler kurdu. Dugin Türkiye’ye gelerek Perinçek ile birlikte İşçi Partisi’nin düzenlediği Avrasya konferanslarına katıldı. Hasan Basri Özbey’e göre, Dugin’in Perinçek ile görüşmesinden sonra Dugin Türkiye ile Rusya’nın işbirliği konusunda olumlu görüşlere yöneldi. Hakan Aksay’a göre Dugin’in Türkiye hakkında görüşlerini olumlu yönde değiştirmesine bir etki de Rus Büyükelçi Albert Çernişev idi.
Doğu Perinçek, çok iyi Almanca ve orta derecede İngilizce biliyor. Evli ve Dört çocuğu vardır.
Perinçek,Cumhurbaşkanı adayı olmak için 1 Mayıs 2018’de YSK’ya başvurdu ve seçmenlerin aday teklifinde bulunabildiği altıncı ve son gün olan 9 Mayıs 2018’de gerekli 100.000 imzaya ulaşarak aday olmaya hak kazandı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)