26 Nisan 2018 Perşembe

Safa Büte Resim Sergisi "Anadolu'da Doğum" Exhibition & TBS (TAN BUSINESS SCHOOL) TAN EVİ KÜLTÜR AVLUSU

TAN EVİ KÜLTÜR AVLUSU
Safa Büte Resim Sergisi
"Anadolu'da Doğum" Exhibition

Safa Büte Resim Sergisi
Anadolu'da Doğum
Tan Evi Sergi Alanı

Açılış Tarihi: 28 Nisan 2018 14:00
Kapanış Tarihi: 14 Mayıs 2018
Yer: Ankara Caddesi Halil Lütfü Dördüncü İş Merkezi No:32
Tan Evi Kültür Avlusu - Sirkeci İstanbul
Sergimiz Ücretsizdir.

 

5 Nisan 2018 Perşembe

KANADIM KIRIK OLSA DA... RUKİYE TÜREYEN'İN İLK KİTABI & Egemen Yayınları, Fahrettin Yüksel

KANADIM KIRIK OLSA DA...
KANADI KIRIK MELEK 
"RUKİYE TÜREYEN"İN İLK KİTABI
Egemen Yayınları sahibi Fahrettin Yüksel bey benden sonra bir engelli kardeşimin daha hayalini gerçekleştirdi. Engelli ve yetim Rukiye kardeşimin kitabını yayınladı. Allah razı olsun. Kitabı satın alma konusunda Desteğinizi önemli rica ediyorum. 10 TL //Celal
Kanadım Kırık Olsa da…
Rukiye Türeyen'in İlk Kitabı:
"Kanadım Kırık Olsa da…"

Soğuk bir aralık ayında dünyaya gelmişim, sene 1980…
Henüz 3 aylıkken küçücük bedenimi ateşler sarmış…
Anne babam hastaneye götürdüklerinde doktorlar umut vermemiş ama ben umuda hiç küsmedim. Gezdirmeyin doktor doktor dediklerinde kışın ortasında bedenimi sarıp sarmalayan ateş gitmişti. Ardında hasarlı, yıkık dökük bir beden bırakarak…
Depremin ardından yıkılmış binaya benziyordu.
Bebektim anlamıyordum. Engelimle yaşım ilerledikçe tanışıyordum.
Mesela oyun, okul, kimsenin yardımı olmadan dışarı çıkmak gibi…
En acısı da adım atamamaktı. Tabii küçükken. İnsan küçükken her şeye katlanamıyor.
Gezmek istiyor, yardım almadan adımlamak ister yürümek hatta koşmak ister.
Küçüksün çünkü. Anlamıyorsun engel nedir bilmiyorsun.
Beden bende değil, ben bedendeydim. Yani ben bedenimi değil, bedenim beni yönetiyordu. Ben büyüdükçe bedenim de büyüdü benimle…
Engelimi hissettirmedi bana. Sadece sağ tarafım biraz küçük kalmıştı.
Sol tarafımda ise karnımın üst kısmı yukarıya doğru çıkıktı ve bu kaburgamdı.
Hasar kalmıştı bedenimde dediğim gibi…
Bir ateş nelere yol açmıştı…
Ailem, bir engelli ailesiydi artık…
En zor iş ise anneme düşmüştü…
Benim 4 kardeşim vardı. Onların içinde bir ben çürük elmaydım.
Ortanca kardeşimin ismi Kader. Benim ikinci annem gibiydi.
Okuldan gelir, beni tekerlekli sandalyeye bindirip gezdirirdi.
Oyun oynarken bile beni yanından ayırmazdı. Kendisi nereye gidiyorsa beni de yanında götürürdü. O’na Kaderim diyordum…
O ve diğer kardeşlerim bana engelimi hissettirmemişlerdi. Seneler geçiyordu. Engelimle birlikte büyüyorduk. Daha da zorlaşıyordu hayat ben ve ailem için. Beden küçükken daha kolay kaldırılıp, kolayca gezdiriliyordum.
Bedenim büyüdükçe boynumu tutamaz olmuştum. Vücudum başımı taşıyamıyordu.
Tekerlekli sandalyeme oturamıyordum… Başım yığılıveriyordu sol omzuma doğru.
Çuvalın ağzını bırakırsın düşer ya başım da öyleydi. Bir tek babam kaldırıyordu, o da gündüzleri kahvehanede çaycılık yapıyordu. 18 yaşımda yatağa bağlı engelli bir bireydim artık. O zamanlar bilgisayar kullanmıyordum. Sıkılınca, altı delik beyaz bir sandalyem vardı, onda oturuyordum. Normal sandalyelere oturamıyordum. Hemen kayıveriyordum.
Annem ve kardeşim beni birlikte kaldırıp altı delik beyaz sandalyeme oturtturuyorlardı.
Bilgisayar kullanmaya 2007 yılında başlamıştım. Hiç okul hayatım olmadı.
Gazeteleri önüme alır, dayımın yardımlarıyla okumaya çalışırdım. Harfleri birleştirmek zor gelse de başarmıştım. Bilgisayar kullanımında da pek yardım almamıştım. İnternete ilk girdiğimde baktığım konular ‘İslam’da engellilerin yeri’ ve ‘Ahirette engelliler’ idi. O zaman kendimden utanmış ve kendime kızmıştım. Benim çürük elma gibi gördüğüm engelim, ahirette engelsiz insanların “Keşke ben de dünyada engelli olsaydım” diyecek kadar kutsalmış. İşte o zaman anlamıştım… Engelimin bir çürük değil de Yüce Allah tarafından bahşedilmiş bir nimet olduğunu…
Bilgisayar kullanmaya başladığımda, bu benim için dört duvar arasından dışa açılan bir pencere olmuştu. Üstelik o pencerenin önünde de oturmama gerek yoktu. Yattığım yerden her yeri görebiliyordum…
2014 yılında amatörce yazarlığa başlamıştım. Senaryo yazmayı seviyordum. 20’li yaşlardaydım… O yaşlarda daktilo sevdam vardı. Daktilom olsa da senaryo yazsam diyordum hep. Daktilom değil fakat bilgisayarım olmuştu. Artık istediğim kadar hikâye yazabilecektim.
Sonra ilk senaryoma başladım… Bilgisayarı aldığım gün.
“Kanadı Kırık Melek” … Evet, onun kanadı kırılacaktı. Melek, güzeller güzeli Melek’in hikâyesini yazdım. Melek kim miydi? O herhangi bir genç kızdı. Yaşamın çeyreğinde engellerle tanışan bir kız. İnsandık ve başımıza neler gelebileceğinden habersiz sürdürüyorduk hayatımızı. Melek de başına gelecekleri bilmeden yaşamını sürüyordu.
İlk hikâyemin yazımı 2 sene sürmüştü. Sonrasında sponsor aramıştım fakat arayışlarım karanlık sokağa çıkıyordu. Önümdeki ışıkta yavaş yavaş sönüyordu. Ben yine de umudumu kesmemiştim. Yaşadıkça umut vardı… Benim için yaşam zaten bir umuttu. Engeller vardı yolumda evet, fakat kolay elde edilen şeyler çabuk yitirilirdi. Zorluklarla kazanılansa kaybedilmeyecek kadar değerliydi…
Umut iç dünyamın karanlık köşesinde filizlenip karanlığın inadına ışıklarını saçıyordu.
Günler geçiyordu, bense bir yönümü daha keşfetmiştim. Şiir yazmaya da başlamıştım artık.
Kendi yeteneklerimi kendim keşfeder olmuştum. Vücudumda kullanabildiğim tek uzvum sol elimin işaret parmağıydı. Onunla bir takım gibiydik. İkimiz makaleler, şiirler, hikâyeler yazıyorduk…
Bir gün öyle bir şey oldu ki, kötü niyetli insanların arasından süzülüp gelmişti. Hala iyi insanlar vardı ve dünya onların sayesinde ayakta duruyordu. Kendisi bana ilk kitap teklifi yaptığında, inanamamıştım. Güven, ailem ve benim için önemliydi. Başta güvenememiştim ama zamanla güvenimi kazandı. Beni ziyarete geldiğinde o güven iyiden iyiye arttı…
Bu kişi, Egemen Yayın Evi’nin sahibi Fahrettin Yüksel’di ve o aynı zamanda bir maden mühendisiydi. Hobi olarak başlamıştı kitap basımına. Sonraları engelli bireylere ulaşarak
Onların kitaplarını hiçbir ücret talep etmeden basmaya başlamıştı. Bir nevi engelli bireylerin hayallerini gerçekleştiriyordu. Şimdi sıra bendeydi, benim hayalimdeydi. Çok yakında kitabım çıkacaktı ve ben çok heyecanlıydım…
Ziyarete gelirken yanında bir polis arkadaşını da getirmişti. Polisleri sevdiğimi, eğer beden sağlığım yerinde olsaydı polis olmak istediğimi biliyordu…
Kitabımdan bahsetmem gerekirse, farklı hikâyelerden oluşan bir kitap…
Bir tane uzun hikâye mevcut, diğer hikâyeler kısa kısa…
Uzun hikâyemin ismi Kanadı Kırık Melek olduğu için kitabın ismi, Kanadı Kırık Melek’in Kanadına Takılanlar…
Rukiye Türeyen!
Kitabını almak için:
1-https://urun.n11.com/oyku/kanadi-kirik-melekin-kanadina-takilanlar-P247133614
2- https://urun.n11.com/oyku/kanadi-kirik-melekin-kanadina-takilanlar-P247132963
BEĞENİ SAYFAMhttps://www.facebook.com/rukiye.tureyen.yazar/
HABER KAYNAĞIhttp://www.canturkhaber.net/haber/2261/kanadim-kirik-olsa-da.html