Ben-i Adem
Hayrettin Özaydın
Kitabın adı:
Ben-i Adem
http://hayrettinozaydin.com/sayfala.asp?nereye=HayrettinOzaydinKimdir
Kitabın Yazarı: Hayrettin Özaydın
Çatı Kitapları
Birinci Baskı: Kasım 2014
96 sayfa, 9.50 TL
(...)
Arka Kapak:Yaşadığına İnan!
Dünya dönüyor.Herkesin kendine göre bir yaşamı ve telaşı
var.
Sanmayın ki sizi takip eden bir kamera sistemi var. Hiç
kimsenin umurunda değilsiniz.
Aynı sizinde umurunuzda olmayan tüm dünya gibi… Şu içinde
bulunduğumuz hayatımızı nasıl yaşamalıyız sorusuna verilecek bir cevap, yani
standart bir cevap kesinlikle yoktur. Her yaşayanın farklı bir diyeceği olacak
ve dediğinde de haklı olacaktır. Bence bildiğiniz gibi ve bu hayatı yalnızca
sizin yaşadığınızı sanmadan yaşayın. Ve son yaşayan siz olmayacaksınız, bunu
unutmadan yaşayın. Ne yapmak istiyorsanız onu yapın. Deli her zaman aklına
geleni yapar. Her akla gelen yapılmaz ama herkese biraz deli aklı lazım. Yaşınızı
ve enerjinizin kıymetini bilin. Bir eylem için merasim beklemeyin. Şimdi yapın,
hemen yapın. Yarın çok geç olabilir. Bir bakmışsınız siz de kırk üçüncü
yaşınıza kıyamayıp kırk ükü demişsiniz…
(...)
Sayfa 11: “Desinler” Diye Yaşamak
(...)
Sayfa 13: Hayatı yaşarken, çok becerikliysen çok çalışırsın
ve sırtın sıvazlanır. Beceriksizler yatarken sen çalışırsın. Takdir ve tebrik
edilirsin ve yine yeniden çalışırsın. Egon tatmin olur, amacına ulaşır ve yine
çalışırsın. Beceriksiz isen hayatta çalışmaz ve seyredersin. Ego tatminin için
de sosyal bir alanda beceri ve bilgi edinirsin, toplumda saygın biri olursun.
(...)
Sayfa 13: Kimine göre doğru, diğerine göre yanlış. Acı
tatlı, tatlı acı. Değişmeyen tek olgu ego tatmini. Yok desen de sen de ben de “desinler”
den aldığımız hazzı, yediğimiz ekmekten alamıyoruz.
(...)
Sayfa 14: Ye, iç, gez, gör, sorgula ve yaşa. NASA’da üst
düzey görev yapan bir mühendis, düz bir bambu ağacına çıkan yerli kabile
mensubunun bu becerisini sadece seyreder ve ona çok uzak bir beceri olduğundan
saygı duyar. Ancak aynı saygıyı kabilede yaşayan yerli duymaz. Çünkü bunun için
gerekli edinim, duygu hayatında var olmamıştır. Onun için asıl olan güç,
kişinin şahsı ve mevcut kabiliyeti yani bilek gücüdür. Beyin ile yapılan iş,
övünülecek gücü ifade etmeyecektir.
(...)
Sayfa 15: Her şeyin mümkün olduğu yere gitmek diye bir şey
yoktur. Sana da yapılır, en özel değerlerine de. Kırmızı ışık olmazsa hem katil
hem ölü olursun. Kurallar olmasa hem hırsız hem mağdur olursun. İsyan etmez,
aynı zamanda isyan edilmez. Yağma etmek, yağmalanmakla eşdeğerdir. Akıllı ol, aklı
salim ol. Kural koy ve kuralları uygula ki saygın
olsun, sana saygı duyulsun. İnsanca yaşam var olsun.
(...)
Sayfa 17: Doğumdan ölüme çalışır ve ‘ben bilirim’ ile
uğraşır dururuz topluma kendimizi kabul ettirmek için. Bak burada yazılanlar
bile ben bilirimin baş örneğidir. Ama unutmamak gerek sessiz kalmak, risk
almamak; konuşmak, taraf olmak, tarafını belli etmektir..
(...)
Sayfa 18: Bir ömür boyu çalışan ile hayatında hiç çalışmamış
iki ayrı modelin ya da hep zengin iken birden fakir olmuş insanın sağlam
iradesi ile hiç de kendine fark ettirmeden hayatını yaşaması mümkündür. İnsan
tercih ettiği şekilde yaşar. Tipik mahalle adamı baba evinde doğar ve yaşar.
(...)
Sayfa 19: İlk insanı düşünün. Ne amacı vardı? Sığınmak,
yemek yemek, üremek. Sığınmayı güvenlik ve konfor olarak düşünün. Bunu günümüze
ve geçmişimize uyarlamak çok mümkündür. Ama temelde bilinen adı mağaradır. Yemenin,
beslenmenin, evrim geçirmiş olsan da, en doğalı köylerdedir, yani zengin
sofralarında değil. Üremek dünden bugüne hiç değişmedi, değişemez. Ancak
sahiplenmek eklendi. Güç gösterileri ile bu ta ilk çağdan beri gözlenmekte.
Güçlünün hâkimiyeti ve sahip çıkması talep edilmesindendir
(...)
Sayfa 19: Güçlü aynı zamanda kural koyucudur. Kurallar iki şekilde
koyulmuş; biri duygusal, diğeri zoraki. Duygusalın adı din ile bezenmiş, diğeri
siyaset olarak isim değiştirmiş. Gücü olan güçsüz olana siyaset ile yaptırım sağlamış,
yetemediğinde ise din, inanç ile yine kuralları
uygulamış.
(...)
Sayfa 21: “Ben bilmem, o bilir”, “Ben konuşmam, o konuşur”, “Ben
yapmam, o yapar.”… Bunlar kendine kılıf bulmanın başlangıç aşamasıdır.
(...)
Sayfa 21: Çünkü ses çıkartmak da risk almaktır. Sessiz kalıp
yargılamak en kolayıdır. Sürü mantığı o sustu ben de susayım. Kazanım varsa
paylaşılır, kaybediş risklidir.
(...)
Sayfa 22: Bir gül düşünün ya da orkide. Budanınca açtığını, her
verişte daha da çoğaldığını bilirsiniz. Aynı mantık ama kural belli. Sizden
isteyenin talebine uygun değil, sizin uygun görerek verdiğiniz kadarını. Fazla
budarsanız solacak çiçek gibi, fazla vererek kendinize de zarar verirsiniz. Hem
karşınızdakine hem de kendinize zarar vermeden vermek sağlam iradenin devamını,
içsel huzurunuzu da size getirecektir.
(...)
Sayfa 23: Hiçbir şeyden çekinme. Unutma, Allah seni de beni de
onu da çıplak ve aynı düzeyde yarattı. Eksiği olana farklı özellikler verdi.
Bunu anlamak için sadece bak ama kaşlarını çatmadan mutlu bak. Gördüklerini görmezden
gelme, anlayarak bak, bir kez daha bak. O zaman anlayacaksın ne kadar zengin
olduğunu ve etrafınla paylaşarak yeniden var olacağını.
(...)
Sayfa 25: En sağlam kişilik modeli, temel direk çalışan,
çalıştığı için mutlu olan ve kazandığı ile geçinmeyi bilen, eline geçen için
huzur duyan ve bununla yaşamayı bilen kişi kitlesindedir. İşte bu kitle tüm
ülkeyi hatta dünyayı dengede tutan en doğal ve saf insan kitlesidir.
(...)
Sayfa 26: Hissetmeden yaşamak hissizliğe ve hiçeinanmaktır.
İnancına uygun yaşamayan insan yaşadığı gibi inanır. Yaşantısında his yok ise o
zaman sadece kurallara inanır ve hissin hoş bir duygu olduğu var sayılır.
(...)
Sayfa 26: Hissetmemek dinsizliği, dinsizlik kuralsızlığı ve
kötülüğü tetikler. Genelde uzak doğu ülkelerinde var olan dinsizlik vatandaşın
hissiz olmasını yani sorgulamadan sadece kurallara uymasını ve yargılamadan çalışmasını
betimler. Yargılamayan insan, liderin söylemi ile yaşar.
(...)
Sayfa 27: Tüm dinler hep aynı kuralları içermektedir.
Temeli; iyilik ve paylaşımdan yana olunması ve yanlışlıktan uzak durulması
öğretilmiştir. Tüm dinlerin tek ayrı noktası dinin lideridir.
(...)
Sayfa 27: Asıl mucize insanın tam da kendisidir. Her kişinin
Allah’ı içinde saklıdır. İsterse Allah’a inanır ve iyilikler yapar ki o an
iyilik melekleri görevdedir ve kişi artık cennettedir. İsterse kötülük yapmak
suretiyle içindeki şeytan ile iş birliği yapar ve o andan sonrası cehennemde, yine
kendi içindedir.
(...)
Sayfa 39: Güvenme güzelliğine, geçecek o harika fiziğin. Ahenkle
dans eden saçların insanın aklını alıyor ama hepsi zamanla bitecek ve zamanla
bir çiçek gibi solacaksın. Kibirle bakma insanlara, hep aynı sevecenlikte kal.
Kal ki süreklilik arz et. Yarın yalnız kalma.
(...)
Sayfa 40: İsyan ederiz. Hep yenisini düşlerken elimizdeki gidince
eskisine razı olur, geri elde etmek için mücadele ederiz. Bahçede dikili bir
gül, her gün önünden geçer, bakmayız bile ama biri onu kökünden sökse alsa, çok
üzülür ve onun varoluşundaki zahmetleriniz, emekleriniz ve her şey aklınıza
gelir.
(...)
Sayfa 41: En büyük korku ölümler. Etrafımızdaki
tanıdıklarımız, paylaşım yaptığımız, yaşamda var olmuş kişilerin ölümüdür.
Hayat bitiyor. Örnekleri en yakınlarımız. Her cenazede nefsimiz bir kez daha
imtihan görüyor. Ölüm her daim ilişiğimizdedir. Ölümsüzlük otu hikâyedir. Bir
otun ölümü hayatın gerçeğidir ve bir son ise onun geriye gelmesi ya da hiç
ölmemesi gibi mümkün olmayan bir gerçektir.
(...)
Sayfa 45: Bir akşam geç saatte Üsküdar’daki evimin girişinde
bir küçük kitap buldum, baktım; ‘İncil’…
(...)
Sayfa 47: Katili savunan avukat ve katili suçlayan avukat,
hangisi haklı, hangisi masum?
(...)
Sayfa 53: Hayal ettiğin gücü sana sunan düşmanın, en yakın akraban
gibi olur. İktidar uğruna insanın yapmadığı kalmaz. Edinim ve iktidar
insanoğlunda kişilik değişikliği oluşturur, hem de hemen. Pay paylaşımında
çıkan kavgalar, uzlaşma ile sona eren savaşlar buna açık örnektir. Hak sahibi
olmak gibidir söz sahibi olmak. Bunun için iktidara talip olur ve bu yolda
yüzüne bile bakmayacağı birçok insan tiplemesini kucaklar, öper, ellerinden tutar,
gözlerinin içine bakar. Tek amaç ve hayal edilen tek sonuç, iktidara oturmak ve
daha çok söz sahibi olmak, daha çok edinim sağlamaktır.
(...)
Sayfa 55: İnsanın fıtratında var, en kabul etmez durumda
dahi payını her durumda paylaşıp elde etmek istediği hayaline kavuşmak.
(...)
Sayfa 56: Geniş çevre ve hakkında iyi düşünen kitleler. Her
an en büyük zenginliktir. Büyük sermaye ve kredidir. Buna sahip olunca ve
çalışma azmin çok olunca başarı peşinden geliyor. Daha çok yoruluyorsun ve daha
az sosyal hayatın oluyor ama kazanım uzun vadede ve iç huzur ile süre geliyor.
Az geliyor ama hep geliyor.
(...)
Sayfa 57: Arı kovanına çomak sokanın ne amacı olduğunu ve nasıl
bir psikolojide olduğunu da anlamak, hatta herkesi ve her canlıyı anlamak
istersiniz. Size duyulmasını istediğiniz saygıyı önce sizin duymanız, ancak
sabırla ve sonsuz bir edinim ile mümkün olacaktır.
(...)
Sayfa 57: Sürü mantığı ile mevcut düzenin devamına destek
olmak, yarın sizin de karşı çıkıp bir kovana çomak sokmayı göze alacak
tehlikeye dahi girmenize sessiz kalınması ve destek görmemenize vesile olacaktır.
(...)
Sayfa 58: Haksızlığa sessiz kalma. Unutma, hak bir gün sana da
lazım olur. ‘Payı paylaştım nasılsa, susayım da elimdeki edinimden olmayayım’
mantığı kafana inecek darbeyi oluşturmak ve zamanı ötelemekle eşdeğerdir.
(...)
Sayfa 57: Bir gün evden çıktım. Kamyonet kapıda, üstü başı perişan
bir adam. Kırık dökük kamyonetin üzerinden patates soğanı ısrarlı bir şekilde
satmaya çalışıyor ve beni ikna etti. Çuvallar elli kilo, fiyatı da uygun. Ama dedim
“ev beşinci katta sen çıkartacaksın”. Adam bir solukta soğanı, ardından
patatesi beş kat yukarı çıkardı ve parasını verdim. Hızla son gaz uzaklaşınca
anladım, kazıkladı beni. Uyandım ama geç oldu, nasıl çıkartacaktı yüz kilo
ağırlığı iki solukta!
(...)
Sayfa 60: Düşünsene yargılanmayacağını bilsen, bu dünyanın
tüm zenginliklerini yaşamak isterdin. Hem de dibine kadar. İşte bu yüzden din
var. Allah seni her yerde görür ve sen bu dünyada yargılanmasan bile öteki
dünyada yargılanırsın.
(...)
Sayfa 61: Psikiyatri günümüzün en korkunç bilim dalıdır.
Hapçılığın ve insana edilen eziyetin yasal zemine oturtulmuş halidir. En etkin cevapları;
Hasta cevap vermedi, başarısız olduk. Oysa psikolog dinler, farkında olmayı
sağlar, farkında olmayanın fark edeceği kapıları onun anlayacağı dilde açar. Bu
tabii ki gelişmiş toplumlarda daha çok kullanılan bir yöntemdir.
(...)
Sayfa 61: Çocukken yasaklar ile büyüdük, yasakları hep merak
ederek büyüdük. Şimdi de aynı durumu çocuklara uyguluyoruz. Büyüklerimizden
gördüğümüz gibi. Ama yeni neslin elinde çok derin bir bilgi bankası var; internet.
Hem de doğrudan çok yanlışın bir arada olduğu bilgi kaynağı.
(...)
Sayfa 66: Aşk sadece gözünün içine bakmak değil, elini tutmak
değil, bir odada oturup sıcaklığını hissetmek, hiç konuşmasa da varlığından
memnun olmaktır.
(...)
Sayfa 69: Kadın ve Erkek Denklemi
(...)
Sayfa 72: Anne sevgisi neden bitmez erkekte? Bunu çözse
kadınlar. Mutluluk sonsuza dek avucunuzda, eşiniz sadece çocuğunuzdur.
(...)
Sayfa 75: Oysa eşimiz yani bize bizim gibi sevgi ile aşk ile
paylaşım ile yaklaşan ve elini tuttuğunda gözüne baktığında aynı kendin gibi
gördüğün eşin, kuralsız ve şartsız süreli dünyada süresizce bize helaldir.
İstediğimiz gibi birlikte olabilir ve istediğimiz gibi davranabiliriz.
(...)
Sayfa 76: Kızlarda evlilik baskısı genelde Ortadoğu ve az
gelişmiş toplumlara ait bir beklenti iken, büyük şehirde de aynı beklenti aile
içinde yer eder ve çocuklara da yansır.
(...)
Sayfa 76: Aslında evlilik modern toplumların evlilik adı ile
ortaya koydukları kural ve uyulacak kaide zincirinden başka bir şey değildir.
(...)
Sayfa 81: Hiç kimse vazgeçilmez değildir. En yakın dostun, arkadaşın,
eşin ve çocuğun. Hayata onunla bağlanırsan, ana damarların onunla atarsa,
yaşamın kanunu olan ayrılık geldiğinde sen de onunla biter ve gidersin. Unutma,
zamanı geldiğinde herkes bir yerlere gider. Gitmezse de zamanı geldiğinde zaten
ömür biter.
(...)
Sayfa 82: Din kuralları olmasa neye uyulacak? Yedisinde ne ise
yetmişinde o olan insan, huyu ve tercihleri ile bir diğerinden çok ve çok
ayrıdır. Hal böyleyken kural ve gelenek gereği bir gün bir başka insan ile
artık aynı evi ve kuralları paylaşmaya başlar. Aslında paylaşmaz, sadece katlanır.
Başka bir şey ister ama düzen bozulmasın diye susar ve verilen görevi, rolü
uygular. Herkes böyledir. Dışarıya bakın. Arabalarda yan yana oturmuş giden
çiftler hiç konuşmazlar gülmezler. Bilin ki onlar evlidir.
(...)
Sayfa 83: Sevgi karın doyurmaz. Sarıl sarılabildiğin kadar. Karnın
açlıktan guruldadığında, aşkın sözlük anlamını bile unutursun.
(...)
Sayfa 86: Evlenmeden de mutlu olunur ama evlenmeden
yaşlılığında elini tutacak, gözünün içine baktığında gülümseyecek, yeri
geldiğinde sana yıllarca hizmet edecek ne bir kadın ne de bir adam
bulabilirsin.
(...)
Sayfa 86: Gurur ve kibir en yakın bildiğimiz dostumuz,
arkadaşımız ve akrabalarımız ile aramıza giren en bulaşıcı ve hiçbir faydası
olmayan olgulardır. Yaşam bize süregelen zaman içinde çeşitli oluşumlar, olgular
getirir bunları denize atılan bir taşın oluşturduğu halkalara benzetebiliriz.
En küçük halkada biz ve anne-babamız, sevdiğimiz vardır. Bir sonraki halkada yakınlarımız.
(...)
Sayfa 91: İbadet ederken takdir edilmeyi beklemeden ibadet et.
Yanlış yaparken bilerek yap, inanarak yapma. Sadece bu yaptığının yanlış
olduğunu bil yeter. Unutma, seni hep takip eden içindekidir. İçine, yani
kendine inan. İçindeki çocuğa güven. O yanlış yaptırmaz sana.
(...)
Sayfa 95: Sevgili babacığım, hayatı yaşarken insanları mutlu
ettiğin ve kurallar ile dostlarını, aileni, bizleri üzmediğin için teşekkür
ederim. Bir gün daha yaşaman için mümkün olsa her şeyimi verirdim. Allah babama
ve babana rahmet etsin. Âmin.
Hayrettin Özaydın