15 Eylül 2019 Pazar

İskandinavya’nın İncisi: İsveç'i tanıyalım mı?


İskandinavya’nın İncisi: İsveç'i tanımak ister misiniz?

Kuzey Avrupa’da, İskandinavya Yarımadası’nda yer alan İsveç, batı ve kuzeyde Norveç, güney ve güneydoğuda Baltık Denizi, doğudaysa Finlandiya ve Bothnia Körfezi’yle çevrili bir tabiat harikası. Doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. İşte İskandinavya’nın incisi İsveç.


Yarıdan fazlası ormanlarla kaplı, irili ufaklı yüz binden fazla göle sahip olan ülke adını milattan önce bölgede yaşayan Svear kabilelerinden alıyor. Kuzey Kutup Çemberinin bile kuzeyinde bulunan Riksgransen ve Norrbatten’deki Abisko gibi ünlü kış sporları merkezleriyle çok sayıda yerli ve yabancı turist çeken İsveç’in en sık ziyaret edilen şehriyse yan yana yarımada ve adaların köprülerle birbirine bağlanmasından oluşuyor ve  ‘’kuzeyin Venedik’i’’ olarak adlandırılıyor. 


İSVEÇ'İN SİYASİ GÖRÜNÜMÜ
İsveç, parlamenter demokrasiye dayalı anayasal bir monarşidir. Kral'ın yetkileri tamamen törensel ve sembolik mahiyette oup, devleti temsil ile sınırlandırılmıştır. Kral XVI. Carl Gustaf 1973 yılında tahta çıkmıştır. 

İsveç’in hikayesi: Nasıl başardılar?


19. yüzyılın sonunda fakirlik ve sefalet yüzünden yüz binlerce insanın terk ettiği İsveç bugün dünyanın gıpta ile bakacağı ülkelerden bir tanesi. Bir çok alanda dünyanın zirvesinde bulunuyor. Bu başarının sırrı ne?
1876 yıllarında fakirlik ve sefalet  içerisinde mücadele eden halk Amerika'ya gitmek için Götebork limanında beklemekteler. Paraları olmadığı için geminin en berbat yerlerinde seyahat etmeye razılar. En büyük hayalleri  Şigago, Mineapolis, Worcester, Minnesota, Delaware gibi şehirlerdeki fabrikalarda işçi olabilmek.
Gemiye binebilenler şanslı. Binemeyenler umutla bir sonraki gemiyi beklemekteler. Sefalet içerisinde yaşamaktansa, ya ölecekler, ya da Amerika'ya gidecekler. 
Bu göç dalgası bu şekilde yıllarca devam etti. Yüz binlerce İsveçli değişik şekillerde Amerika’ya göç etti. Öyle ki; 1890 yılına gelindiğinde Amerika’daki İsveçli nüfusu 800 bini bulmuştu.  O yıllarda başkent Stockholm hariç bütün şehirlerin nüfusundan fazla olan bu rakam yetkilileri endişelendirmeye başlamıştı. Ülke yavaş yavaş boşalıyordu.  Göçü durdurabilmek yada en azından yavaşlatabilmek için bir dizi önlem hayata geçirildi.  Ancak Amerika’daki ücretlerin İsveç’tekilerle kıyaslanamayacak kadar yüksek olması ve artık Amerika’da hatırı sayılır bir İsveç toplumunun oluşmuş olması göç akınını sürekli canlı tutuyordu. 1907 yılına gelindiğinde göç artık İsveç için tahammül edilemez bir sorun haline gelmişti. Parlamento acil olarak toplantı.  Olağanüstü yetkilere sahip özel bir ‘Göç Komisyonu’ kuruldu.  Söz konusu komisyonun tek bir görevi vardı: Ülkeyi hızla çöküşe sürükleyen göçü durdurmak…
O İsveç, şimdilerde ABD dahil birçok ülkeyi kıskandıracak bir halde!

Uluslararası Demokrasi Endeksi’nin zirvesinde yer alıyor ve, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı’na göre dünyanın en başarılı sağlık sistemine sahip. Birleşmiş Milletler’e göre  yaşlıların en iyi bakıldığı,  Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ne (CSIS) göre ise gençlerin en mutlu olduğu ikinci ülke durumunda.  Eğitim sistemleri birçok ülke tarafından örnek alınıyor.  Yolsuzluk yok denecek kadar az. Yargı güvenilirliği son derece güçlü basın özgürlüğünde ise Freedom House’un 2015 yılı raporuna göre dünyanın zirvesinde yer alıyorlar.

Bir zamanlar kendi vatandaşlarının bile terk ettiği İsveç nasıl bu noktaya geldi? Söz konusu başarının arkasında yatan nedenler neler? Bir dönem dünyanın en fazla göç veren ülkelerinden biri olan İsveç bugün nasıl mültecilerin en büyük rüyası haline geldi?

Tarafsızlıktan zengin olan ülke
1907’de kurulan İsveç Göç Komisyonu’nun yaptığı ilk şey  ‘Amerika’nın en iyi yanlarını İsveç’e getirmek’ sloganıyla; eğitim, ekonomi, siyasi hayat, sosyal yaşam gibi temel konular başta olmak üzere birçok farklı alanda sayısız reformların hayata geçirilmesini talep etmek olmuştu.  Yolsuzlukların üzerine gidildi, eğitim sistemine çeki düzen verildi.  İlerleyen yıllarda patlak veren Birinci Dünya Savaşı ise bir anlamda İsveç için fırsat oldu.  Avrupa ülkeleri ve ABD dahil dünyanın birçok ülkesinin savaşla meşgul olduğu yıllarda İsveç tarafsız kaldı ve söz konusu reformları hayata geçirdi. Ülkenin kuzeyindeki zengin demir madenleri ise savaş sırasında İsveç ekonomisinin canlanmasına olanak sağladı. 1920 yılına gelindiğinde ABD’ye göç ciddi oranda azalmıştı.
Aynı tarafsızlık politikasını İkinci Dünya Savaşı’nda da devam ettirdi İsveç.  Görünürde savaşın taraflarından biri olmadı ama arka planda Almanya’ya demir çelik satmaya devam etti ve Rusya’yı işgale giden Alman ordularının ülkeden transit geçmesine izin verdi. Öte yandan Hitler’in zulmünden kaçan Yahudilere de kapılarını açtı.
İkinci Dünya Savaşı Avrupa’da sadece kaybeden tarafların değil kazanan tarafların da önemli kayıplar vermesine neden olmuştu. Birçok ülkede ekonomi çökme noktasına gelmişti. İsveç’te ise çok daha farklı bir tablo söz konusuydu. Kayda değer bir fiziki tahribat söz konusu olmadığı gibi savaş boyunca devam eden demir-çelik ihracatı ekonomiyi ayakta tutmuştu.  Sosyal hayatta da önemli gelişmeler elde edilmişti. 1850 ile 1950 yılları arasında nüfus ikiye katlanmasına rağmen kişi başına düşen gelir tam 8 kat artmıştı.  Ortalama ömür 28 yıl uzadı.  Bu süre içerisinde tarımla meşgul olan köylü nüfus kentlere göç ederek ülkeyi müreffeh devletler arasına taşıyan sanayi sektöründeki atılıma öncülük etti.
Tarafsızlık İsveç’in dış politikadaki en temel prensiplerinden biri oldu. Bu sayede hem geçtiğimiz yüzyıl boyunca yaşanan savaşların olumsuz etkilerinden korundular hem de dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan krizlerde ara buluculuk görevi üstlendiler. Halihazırda İsveç NATO üyesi olmayı da tarafsızlık ilkesini ihlal edeceği gerekçesiyle reddediyor.  1901 yılından bu yana düzenli olarak verilen Nobel Ödülleri ise İsveç’in barışa, bilime, sanata ve edebiyata verdiği ehemmiyeti temsil ediyor.
İSVEÇ, ŞU AN ABD DAHİL BİR ÇOK ÜLKEYİ 
KISKANDIRACAK DURUMDA.
Uluslararası Demokrasi Endeksi’nin zirvesinde yer alıyor ve, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı’na göre dünyanın en başarılı sağlık sistemine sahip. Birleşmiş Milletler’e göre  yaşlıların en iyi bakıldığı,  Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ne (CSIS) göre ise gençlerin en mutlu olduğu ikinci ülke durumunda.  Eğitim sistemleri birçok ülke tarafından örnek alınıyor.  Yolsuzluk yok denecek kadar az. Yargı güvenilirliği son derece güçlü basın özgürlüğünde ise Freedom House’un 2015 yılı raporuna göre dünyanın zirvesinde yer alıyorlar.
İsveç modeli sosyal demokrasi
1932 yılında Köylü Partisi ile yaptığı iş birliği sayesinde iktidara gelen Sosyal Demokrat Parti 1976 yılına kadar aralıksız olarak İsveç’i yönetti.  Günümüzde ‘İsveç modeli sosyal demokrasi’ olarak bilinen yönetim anlayışı büyük oranda bu süre içerisinde hayata geçirildi. Sosyalist prensiplerin liberal bir ekonomi ve demokratik bir toplum anlayışıyla birlikte hayata geçirilmesi temeline dayalı olan bu modelin İsveç’in bugün bulunduğu noktaya gelmesinde payı çok büyük.  Adil bir vergi sistemi, yerel yönetimlerin son derece geniş yetkilerle donatılması, düşük işsizlik oranı ve güçlü bir ekonomi için çalışan Sosyal Demokratlar İsveç’i geçen süre içerisinde dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri haline getirdiler. Zaten sağlam bir altyapıya sahip olan sendikalar bu sürede daha da güçlü hale geldiler.  Bu sayede emekçinin alın teri ne bürokrasinin kısır döngüleri arasında harcandı ne de patronların insafına terk edildi.  Makul bir ücret sistemiyle birlikte beşikten mezara kadar sosyal bakım ve destek anlayışı topluma hakim oldu.
1995 yılında Avrupa Birliğine üye olmasına rağmen İsveç para birimi olarak Euro’yu kullanmaya yanaşmadı. 2003 yılında yapılan referandumda halkın yüzde 55,9’u para birimi olarak Kron’un kalmasını istedi.
Kütüphane yönetimi dize getiren ilkokul öğrencileri


İsveç’in bulunduğu noktaya gelmesindeki en önemli etkenlerden biri hiç şüphesiz son derece güçlü bir eğitim sistemine sahip olması.  Ülkede 9 yıllık ilk öğretim mecburi. Ancak 6. sınıfa kadar öğrencilere not vermek yasak. Notun küçük yaşlardaki çocukların motivasyonunu olumsuz etkilediğine inanıyorlar. Öğrencilere hakları daha küçük yaşlarda öğretiliyor. Bu sayede hayatın ilerleyen yıllarında yaşayacakları zorluklara karşı kendilerini koruma becerisine sahip olabiliyorlar. Söz konusu eğitimin öğrenciler üzerinde nasıl bir etki yaptığını göstermesi açısından geçtiğimiz Şubat ayında Stockholm yakınlarındaki Södertalje şehrinde yaşanan bir olayı anlatmakta fayda var.
Södertalje Şehir Kütüphanesi son dönemde artan yoğunluk dolayısıyla Soldalas İlköğretim Okulu’nun kütüphane ziyaretlerini kısıtlama kararı alır. Normalde ayda 1 olan kütüphane ziyaretleri her sömestr da (6 ayda) 1 sefer olarak değiştirilir.
Bu arada şunu belirmekte fayda var. Kütüphane denilince aklınıza sadece kitapların olduğu bir bina gelmesin. İsveç’te kütüphaneler, bilgisayarlardan müzik aletlerine, oyun cdlerinden her türlü interaktif eğitim materyallerine kadar öğrencilerin ilgisini çekecek neredeyse herşeye sahip mekanlar. Haliyle bir öğrencinin kütüphaneye gitmek istemesi çok normal. İlginç olan öğrencilerin bu hakları ellerinden alındığında yada belirli olanda kısıtlandığında verdikleri tepki. Öğrenciler okul içerisinde bir protesto eylemi başlattılar. Zamanla sayıları arttı. Birçok ülkede temel hakları elinden alınan yetişkinlerin bile yapamadığı bir birlik ve beraberlik ruhuyla hareket ettiler.  Öğretmenler ise hayretle izledikleri bu olaya müdahale etmedi. Protesto zamanla önce yerel haberlere daha sonra da ulusal haberlere konu oldu. Ülkenin dört bir yanından öğrencilere destek mesajları yağdı. Neticede kütüphane yönetimi geri adım atmak ve öğrencileri eskiden olduğu gibi ayda bir kütüphaneye kabul etmek zorunda kaldı.  Öğrencilere daha ilkokul sıralarında haklarını ve hakları için mücadele etmeyi öğreten bu eğitim sisteminin İsveç’in bugün bulunduğu noktada payı elbette çok büyük. Halihazırda İsveç ABD’nin arkasından dünyada en iyi yüksek eğitim sistemine sahip ikinci ülke durumunda.  9,6 milyonluk ülke nüfusunun 2,1 milyonunu 18 yaşın altındakiler oluşturuyor. Bu arada İsveç’in 1979 yılında çocuk dövmeyi yasaklayan ilk ülke olarak tarihe geçtiğini hatırlatmakta fayda var.

Bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayine destek olun’
‘‘İhtiyacı olmayan şeyleri satın alan kendinden çalar’’ kuşaktan kuşağa aktarılan bir sözdür İsveçliler arasında.  Tasarruf önemli bir kültürdür çünkü. Öyle ki İsveçliler bu kültürü ülkelerine gelen turistlere de anlatmaya çalışmışlar. Yıllar önce Stockholm’de bulunan birçok otelde lavaboda turistlerin traş olmak için kullandıkları aynaların kenarında şöyle bir not olduğu anlatılır: ‘‘Lütfen traş olduktan sonra kullandığınız jileyi çöpe atmayın. Yan tarafa bunun için bir kutu koyduk. Jiletinizi oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayine destek olun.’’
İsveç halihazırda markalaşma konusunda dünyanın en değerli 4. ülkesi durumunda. Geçtiğimiz yıl itibariyle dünyanın en değerli ilk 100 markası arasında 2 ilk 500 markası arasında ise 7 İsveç merkezli firma bulunuyor. Volvo, Scania, Saab, İkea, Ericsson, Skype İsveç’in dünyaya kazandırdığı markalardan bazıları.  İsveç’in 9,5 milyonluk nüfusuna rağmen dünyanın en büyük 24. ekonomisi olmasında bu markalaşma kültürünün payı büyük.
Göçmenlerin en mutlu olduğu ülke
Daha az kork, daha çok ümit et, daha çok çiğne, daha az ye, daha az mızmızlan, daha çok nefes al, daha az konuş, daha fazla şey söyle, daha az nefret et, daha çok sev ki tüm iyilikler senin olsun.”  der eski bir İsveç atasözü.  
Belki de bu yüzden İsveç her zaman göçmenlere karşı hoşgörülü bir ülke oldu. İkinci Dünya Savaşı süresinde Hitler’in zulmünden kaçan Yahudilere kapıyı açtığı gibi; Bosna Savaşı’ndan sonra Boşnaklara, Pinochet’in zulmünden kaçan Şilililere, ve son olarak Suriye’deki iç savaştan kaçan Suriyelilere de açtı. İsveçlilerin kendilerinin de göçe yabancı bir millet olmamaları bu hoşgörünün arkasında yatan nedenlerden biri olabilir.  Bugün Amerika’da 4,3 milyon ve Kanada’da 330 bin İsveç kökenli insan yaşıyor. Ünlü oyuncular; Kavin Spacey, Jake Gyllenhaal, James Franco, Mark Wahlberg, Uma Thurman, Val Kilmer, ve ünlü astronot Buzz Aldrin o İsveçlilerden sadece bazıları. Öte yandan halihazırda İsveç kabinesinde göçmen kökenli 4 bakan bulunuyor.

İsveç’in gurur kaynağı Osmanlı gemileri
1697 yılında henüz 15 yaşındayken İsveç’te tahta geçen  XII. Karl’ın Rus Çarı Deli (Büyük) Petro ile giriştiği Poltova Savaşını (1709) ağır kış şartları ve orduda baş gösteren salgın hastalıklar nedeniyle kaybetmesi İsveçliler ile Türkler arasında bugün bile gururla bahsedilen bir dostluğun başlamasına neden oldu. Ordusu dağılan XII. Karl, dönemin en güçlü devleti olan Osmanlıya sığınarak Rusların eline esir düşmekten kurtuldu. Aşağı yukarı 5 yıl kadar İstanbul’da kalan XII. Karl’a Yeniçeriler bu uzun misafirliğinden mülhem ‘‘Demirbaş Şarl’’ lakabını taktılar.  İyi bir matematikçi ve mühendis olan Demirbaş Şarl ise Osmanlı topraklarında kaldığı süreyi Deli Petro’dan intikamını almak için planlar yapmakla geçirdi. O dönemde dünyanın en güçlü donanması Osmanlı İmparatorluğuna aitti. Şarl Baltık Denizi’nde Ruslara karşı üstünlük sağlamadan krallığını güvene alamayacağının farkındaydı. Bu yüzden başta İstanbul olmak üzere  Marmara Denizi’nin farklı yerlerinde demirlemiş gemileri inceledi. O yıllarda sadece Osmanlı donanmasında bulunan bazı özel gemileri yakından görme şansı bulan Şarl, en ufak detayları bile not alıyordu. Bizzat kendi eliyle çizdiği iki gemi modelini İsveç’e göndererek kendisi ülkeye dönene kadar bu gemilerin yapılmasını istedi.  Misafirliği sırasında öğrendiği Osmanlıca ile Demirbaş Şarl bu gemilere ‘Yaramaz’ ve ‘Yıldırım’ [İsveççe: Jarramaz, Jilderim]  ismini koydu. 44 top taşıyan 39 metre uzunluğundaki ‘Yaramaz’ İsveç donanmasının sancak gemisi oldu ve ilerleyen yıllarda başta Rusya olmak üzere birçok ülkeye karşı İsveç’in kazandığı zaferlerde önemli bir rol oynadı. Öyle ki İsveçliler Yaramaz’ın uğurlu olduğuna inanmaya başladı. Bu yüzden yıllar sonra hizmetten çekildiğinde yerine yapılan daha modern bir gemiye yine ‘Yaramaz’ adı verildi.  Bu böyle yıllarca devam etti. 1944 yılında Nazi Almanya’sına karşı son görevine çıkan dördüncü kuşak ‘Yaramaz’ bugün hala Karlskrona şehrindeki Kraliyet Denizcilik Müzesinin önünde demirli bir şekilde duruyor ve okul müzesi olarak kullanılıyor. Demirbaş Şarl’ın çizimleri ise İsveçliler ile Türkler arasındaki derin dostluğun tarihi bir vesikası olarak Stockholm Kraliyet Kütüphanesi’nde sergileniyor.
Günümüzde İsveç’te 100 binin üzerinde Türkiye kökenli göçmen yaşıyor. Atmış yılların sonundan itibaren İsveç’e misafir işçi yada sığınmacı olarak gelen bu insanlar bugün ülkenin ayrılmaz bir parçası olmuş durumda.  Aralarında ekonomi, sanat, siyaset ve sporda adından övgüyle söz ettiren çok sayıda insan var.  Halihazırda Emlak Bakanlığı yapan Mehmet Kaplan, ve Enerji Bakanı İbrahim Baylan, İsveç Milli Takımının oyuncularından Erkan Zengin, Linköping şehrinde belediye başkanlığı yapan Muharrem Demirok bunlardan bazıları.
                   Stockholm


Tarihi takımadalar şehri Stockholm, İsveç’in başkenti ve İskandinavya yarımadasında nüfusuna göre en büyük şehir. Neredeyse bin yıl geriye giden bir tarihe sahip olan bu şehrin renkli bir görüntüsü var. Şehir 14 farklı adanın karşısında inşa edilmiş. Eski Şehir (Gamla Stan) 13. yüzyıla dayanıyor ve küçük bir adanın üstüne kurulmuş. Merkezinde, renkli tüccar evleri tarafından sarılmış Stortorget (Büyük Meydan) bulunuyor. Onun arkasındaki dar ortaçağ pasajları, parke taşlı sokaklar ile birlikte büyülü bir ahenge sahip.
Stockholm’ün en önemli yapıları konum olarak harika yerlerden birinde bulunuyor. Stockholm Katedrali, Royal Palace ve Nobel Müzesi gibi yapılar etrafındaki manzaralarıyla uyum içerisinde. Tüm bu güzellikleri kesinlikle görmeden geçmemelisiniz. Fakat Gamla Stan’dan dahası var. i en büyük müzeler kümesini kapsayan Djurgården Adası bulunuyor. 1628’e dayanan orijinal bir savaş gemisini sergileyen Vasa Müzesi ve Skansen Açıkhava Müzesi kesinlikle görülmeye değer. Gece hayatı için, Östermalm’da bulunan Stureplan Meydanı  ve Södermalm’ı tercih edebilirsiniz. Nytorget Meydanı’na giderek eğlencenizi ikiye katlayabilirsiniz. Eğer bir doğa severseniz, şehrin dışına çıkın ve Stockholm takımadalarını tekne ile keşfedebilirsiniz.

Holm, İsveç dilinde adalar demek. Bu şehre ismini veren 14 ada üstüne kurulu Vikinglerin  şehrindesiniz. Bilinen ilk Viking şehri Birka ile başlayan İsveç yerleşimi 10. yüzyılda Olaf isimli  ilk İsveç Kralı ile monarşik hayata başlıyor. Aradan geçen yüzyıllar boyunca Kraliyet Sarayına yapılan eklemeler, eski İsveç şehirlerinin kurulması ile birlikte şehir sınırları genişliyor ve adalara da yerleşim yaygınlaşyor. Baltık denizlerinin soğuk suları yaşam tarzlarında belirleyici rol oynayınca gemicilik, ticaret, balıkçılık Stockholm'un simgesel ve kültürel özelliklerinde öne çıkıyor. 
Stockholm şehrine geldiğinizde Arlanda Havaalanı'nda ve şehir içindeki belli noktalarda yer alan turizm ofisleri seyahatiniz boyunca sie yol gösterecek broşürler, şehir kitapçıkları, müzeler ve gezi noktalarını çok detaylı anlatan yayınlar sunuyor. Bunlardan mutlaka almalı ve neredeyse yüze yakın müzesi olan bu şehri gezmeden önce ilginizi çekenleri önceden tespit edip, gezi rotasını buna göre belirlemeli. Şehirde neredeyse aklınıza gelebilecek her başlıkta bir müze yer alıyor. 


Kent ve çevre nüfusu ile beraber toplamda 1,3 milyonluk nüfusu ile İsveç'in başkentidir. 
Stokholm.13yy.'dan bu yana kültür,siyaset,ekonomi ve medya yönünden İskandinavya'nın merkezidir.Adalara ve kanallara yayılmış olmasından dolayı Kuzeyin Venediği sıfatını almıştır.Araştırma ve sağlık sektörlerine dayanan bir ekonomik yapıya sahip Stockholm Avrupa'nın önemli ekonomi merkezlerinden biridir.
Stockholm gezilecek yerler yazısında neler var?
STOCKHOLM'ÜN GEZİLECEK YERLERİ:
1. Gamla Stan '(Eski şehir) Stortorget Meydanı.
2. Vasa Müzesi.



3. Stockholm Sarayı (Royal Palace)
4. Stockholm Belediye Binası (The City Hall)
5. Skansen Açık Hava Müzesi.
6. Djurgarden Adası.
7. Storkyrkan (Stockholm Cathedral)
8. Fotografiska.
9. Moderna Museet.
10. Vasterlanggatan caddesi.
11. Gröna lund.
12. Nobel Müzesi.
13. ABBA. The Museum.
14. National Museum.
15. Östermalms Saluhall.
16. Stockholm Halk Kütüphanesi.
17. SKY View
18. Riddarholmen Kilisesi.
19. Götgatan caddesi.
20. Metro İstasyonu.


 Geziniz & Görünüz

Kültürel ve tarihi eserleri,sayısız müzeleri yeşil su alanları, adaları ve müthiş kent manzarası ile tam bir turistik kenttir. Yurt dışı turlar ile buraya gelen seyahateverleri suyla kaplı alanlar ve özgün semtler kendisine hayran bırakmaktadır.Dünya'nın en büyük kraliyet kalesi konumunda olan ve Gamla Stan'da yer alan Kunglia Slottet;608 odayı bünyesinde barındırmaktadır ve yapımı 1750 lerde tamamlanmıştır.Ünlü bir halk parkı olan Sergel's Meydanı kentin tam ortasında yer almaktadır.37 metre yükseklikteki beş gökdelen ve güneyde yer alan Kulturhuset kültür merkezi olağanüstü görünümdedir.Yüzden fazla müzenin bulunduğu Stockholm kenti el sanatları,grafikler ve heykellerden oluşan çok zengin bir koleksiyona sahiptir.Doğa ve kentin tabii çevresi ile ilgili herşeyi öğrenmek için İsveç Doğa Tarihi müzesine gitmeniz yeterli olacaktır.Stockholm kentinin en ünlü cazibe merkezlerinden biri olan ve Djurgarden Adasında yer alan Grona Lund Baltık Denizi üzerinde parıldayan muhteşem unsurlardan oluşan donanıma sahiptir.Dünyadaki tüm mevsimsel bölgelerinden bitki türlerinin bulunduğu bir park olan Bergianska Botans  Bahçeleri görülmeye değer niteliktedir.Stockholm'de görülmesi gereken diğer yerlerden bazıları şunlardır ; Gamla Stan,Icebar,Stadshuset,Stockholm Kent müzesi,Skansen İskandinav Müzesi,Miles Garden ve Drottningholm Sarayı'dır.
Kültür & Eğlence


Stockholm kentinin dışına çıkıldıkça aldığı göç nedeni ile farklı kültürlerin sentezi yaşanmaktadır.Orta Doğu ve Avrasya'dan gelen göçmenler buradaki büyük çoğunluğu oluşturmaktadır.Şehirdeki etkinlik ve festivallere bakıldığında Ulusal Kraliyet Muhafız Alayı Geçidi, Stockholm Bira ve Viski Festivali,Eylül ayı içerisinde gerçekleşen Uluslararası Film Festivali,Kasım ayı içinde Stocholm Uluslararası Caz ve Blues Festivali,Temmuzda ise Stockholm Maratonu yapılmaktadır.Önemli bir saray olan Drottninghom Unesco Dünya Mirasları  Listesi'ne eklenmiştir.Çok hareketli olan gece hayatı ile ön plana çıkan Stocholm 'de kuluplerdeki hareketlilk 23:00'den sonra hareketlilik kazanmaktadır.Şehir merkezinen yer alan Ice Bar duvarlardan bardaklara kadar herşeyin buzdan yapıldığı ilginç bir mekandır. Kent çok fazla organizasyon ve konserlerde ev sahipliği 
yapmaktadır.

Yeme & İçme

Kuzeyin Venediği sıfatını alan Stockholm'de Asya,İtalyan,Fransa,Türk,Yunan,İspanyol ve Orta Doğu mutfaklarının lezzetlerini sunan pek çok restoran bulunmaktadır.Kuzey Avrupa'da yer alan ülkerin vazgeçilmezi köfte de turistlere farklı bir tat sunmaktadır.Norrland'in Finnerodja'nın çileği, ahududu ve somon buranın yöresel tadları arasındadır.Balık tatları,su ürünleri ,soğuk aperatifler,ekmek ve tereyağı Stockholm mutfağının vazgeçilmezleri arasındadır.İçki olarak bakıldığında listenin başında vodka ve bira gelmektedir.




Ringa balığı turşusu – Smorgasbord’un (açık büfe sunulan İsveç yemekleri) merkezi


Kraker ekmeği - yanına ne alırdınız?



Räksmörgås ve diğer açık sandviçler


Bezelye çorbası ve krep



Prinsesstårta – krallara layık bir tutku



Surströmming baştan kokar


Lördagsgodis (Cumartesi tatlıları)



DAĞ ÇİLEĞİ HERŞEYİN YANINDA GİDER.













Alışveriş

Butik mağazalar ,alışveriş merkezleri , fabrika satış mağazaları , kapalı çarşıları haricinde Stockholm'de  bir çok sanat galerisi bulunmaktadır.Bunların haricinde Vasastaden ve Södermalm de antika ,müzik ürünleri ve giysiler satılmaktadır.Cam ürünleri bakımından oldukça ünlü olan kent,kaliteli züccaciye ürünlerinden benzersiz tasarım ve sanat şaheserlerine kadar çok sayıda cam ürününün ihtişamı ile buraya gelenleri büyülemektedir. Hamngatan'da yer alan Gallerian kentin mükemmel alışveriş komplekslerinden biri olup,Söderhallarna ve Hötorgshallen kentin en önemli pazarların dandır.
DOĞA HARİKASI DİĞER GÖRSELLER: 






İSVEÇ KIZLARI DÜNYANIN EN GÜZEL KIZLARI İMİŞ. 


KAYNAKLAR:



21 Temmuz 2019 Pazar

DİDİM'in YENİ GÖZDESİ HOTEL ELLA


DİDİM'in YENİ GÖZDESİ HOTEL ELLA


Ege Bölgesinin gözde tatil beldelerinden Didim Altın kum mevkisinde yer alan Hotel Ella, 1991 yılında kurulmuş olup, 2019 yılında yeni sahibi ve personeli ile yenilenerek bölgeye yeni bir kalite daha kazandırdı.
Hotel Ella 50 oda ve 120 yatak kapasiteli ve çeşitli oda özellikleri ile konuklarına seçkin bir imkan sağlayan bölgenin en iyi 3 yıldız standartlarında butik otellerinden biri. Tüm odalarda balkon, kartlı kilit sistemi, kasa, Tv. başta olmak üzere, otel konsepti içerisinde yer alması gereken gerekli tüm donanım konuklarının rahatı için özel olarak hazırlanmıştır.
Odalarının hepsi deniz, havuz ve doğa manzaralı olan otelde, açık ve kapalı ana restoranı ve barları ile başta sabah ve akşam yemeklerinde lezzetli bir açık büfe menü olmak üzere günün her saatinde hizmet sunulmaktadır.
Temizlik ve kalitenin ön planda tutulduğu otelde, dinamik, genç, profesyonel ve güler yüzlü personeli konukların tüm ihtiyaçlarına en iyi şekilde hizmet sağlamaktadır.
Otel muhteşem Altın kum plajı ve eğlence merkezlerine 2 dakika yürüme mesafesinde olup, yarı olimpik ve çocuk havuzu mevcuttur. Bölgenin en geniş yeşillik alanına sahip butik otelidir.
Hotel Ella, aile sıcaklığı, ev rahatlığı ve aynı zamanda kaliteli bir otel konforu arayanlar için, keyifli bir tatil yapmak isteyenlerin en doğru tercihlerden biridir.



 Haber-Tanıtım-Funda Tümer

22 Nisan 2019 Pazartesi

İstihbarat yazarı Azima Ağalarova

20. ci Yüzyılın meşhur polisiye roman yazarı Agatha Christie’nin

“Polisiye Edebiyatının Kraliçesi” unvanı’na  

YAZAR AZİMA AĞALAROVA

AĞLAYAN DUVAR  kitabıyla  ortak olabilir.

Bir Türk ajanı’nın görevi icabı sahte aşkı ile başlayan süreç, koyu bir aşka dönüşmüş, Yahudi kadının olağanüstü fedakarlığı ile aşkın tutkuları yaşanırken, acılar ve işkenceler içerisindeki yaşam aşkın kudretini yok edememiştir.

Bir İstihbarat romanı olan AĞLAYAN DUVAR, MİT-MOSSAD ve CIA üçgeninde’ki gizli ilişkileri, operasyonları, ekonomik ve siyasi anlaşmaları anlatırken, genç, yakışıklı Türk MİT ajanı’na hayır diyemeyen ve ona tüm benliği ile aşık olan, geçmişteki mutsuzluğunu Türk MİT Ajanı’nın şefkatli kollarında gidermeye çalışan, o’na bütün benliği ile aşık olan Yahudi bir kadının fedakarlığı ile imkansız  bir aşk ekseninde anlatılıyor.


Roman 2019 yılının en ilginç İstihbarat ve Aşk romanı olarak çok ilgi çekeceğe benziyor. Yılın Romanı olmaya aday.

İddialı bir yapıt.

Sürükleyici, anlatımı duru ve akıcı.

Konusu düşündürücü.

Okumaya başladığınızda elinizden bırakamayacaksınız.

İstihbarat ve polisiye sevenlerin ilgiyle okuyacağı Roman, aynı zamanda yüksek derecede duygusallık da içeriyor.

En önemlisi de, Türk İstihbarat ajanlarının ülkeleri için nedenli fedakârlık içerisinde hayatlarını vatanları uğruna feda edebileceklerini, vatan aşkının her şeyin üzerinde olduğunu vurguluyor.

 .

 

AZİMA AĞALAROVA KİMDİR?

 

1959 yılında Azerbaycan Cunmhuriyeti'nin Zerdab şehrinde dünyaya geldi. 1981 yılında

Yabancı Diller Üniversitesi'nden mezun oldu. 1984 yılında Azerbaycan İçişleri Bakanlığı'nda göreve başladı. 1993 yılından beri Hamburg'da yaşayan yazar 5 dil bilmektedir.

Yazarın diğer kitapları: Gecelerde Saklı Kaldım

                                          Bakü'den Kahire'ye ve Stockholm'a Uzanan Yol

                                          Yıpranmış Hayaller Peşinde

                                          Uçak Kanadında Uçan Kuş

“A long trip from Baku to Cairo and Stokholm” İsveç’de yayınlandı ve Avrupa’nın 5 ülkesinde online satışa verildi.

Şimdi yazar “Bir kadının anatomisi” üzerinde çalışıyor.

Bir İstihbarat yazarıdır.

Almanya’nın Hamburg Şehrinde yaşamını sürdürmektedir.

 

Kitabı İnternet üzerinden temin edebileceğiniz adresin linkleri:

                                         

https://www.dr.com.tr/Kitap/Aglayan-Duvar/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001808671001?fbclid=IwAR0yW3HeKB6REHMRvcby-t-IWcHBVVr_uBRR7XNbQrNXoq4y6AB4pFDgsD0

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10214540902300895&set=a.1169386239423&type=3&theater