28 Kasım 2016 Pazartesi

SİSTEMDEN ÇIKMAK (27 MAYIS ÖRNEĞİ VE ÖTESİ) Ömer ÖZKAYA

SİSTEMDEN ÇIKMAK 
Ömer ÖZKAYA
omerozkaya@gunes.com
27 Mayıs Darbesi, vücudun saldırıyı hastalanarak atlatmasıdır. 27 Mayıs, aklın yolunu kaybetmesidir. Başbakan Adnan Menderes, Türkiye’deki yerleşik sistemi, birden ve tamamen değiştirmeye yöneldi. Ancak Batı, Türkiye'nin kontrolünden çıkmasına seyirci kalamazdı. ABD, emanete ihanet etmiş, Ankara, neredeyse tamamen, Washington'un etkisine girmişti. Dünya dengelerinin selameti bakımından Türkiye sadece bir gücün kontrolü altında olamazdı.  Çünkü Türkiye, dünyanın en kritik yerlerinden birinde bulunuyordu. İngiltere kendini bu coğrafyadan dışlanmış hissediyordu. Londra açısından Türkiye, İngiltere'den kopmamalıydı. Türkiye, Amerika'ya çok fazla bağımlı hale gelmiş, Amerika'nın kontrolüne girmişti. 
ABD, Türkiye'den Pakistan'a kadar olan hat üzerinde İngilizlerin hâkimiyet elde etmesini istemiyordu. ABD ayrıca bir diğer Avrupa gücü Fransa'nın Türkiye'den bütünüyle çıkmasını istiyordu. Doğal olarak Paris, bunu istemedi. Fransa’nın Türkiye’den çıkarılmasını Ankara da istemiyordu. Fransa'nın Türkiye'deki varlığı, çok eski ve derindir. ABD bu yapıyı söküp atmak istiyor, Fransa ise, ABD’nin karşısında duramayacağını biliyordu. ABD, Fransa'nın çekilmemesi halinde Türkiye'ye tam manasıyla yerleşemeyeceğini biliyordu. Amerika, Fransa’dan Türkiye’den çekilmesini isterken, ortaya çıkacak boşluğu İngilizlerin doldurmasından endişeliydi. ABD, Türkiye’de kendinden başka kimsenin olmasını istemiyordu. Türkiye, ABD’nin bu davranışlarından rahatsızdı. 
Türkiye, Fransa’nın neredeyse 300 yıldır ilgisi içinde. Fransa, Türkiye’de özellikle kültürel ve ekonomik sahalarda çok eski yıllardan beri var. Fransa, 27 Mayıs Darbesi’nden sonra, Türkiye’den çıkarılma ihtimaline karşı TSK’yla bazı alanlarda ortaklıklar kurdu. Türkiye bu ortaklıktan önemli kazanımlar, bazı kritik alanlarda önemli bilgiler elde etti. ABD bundan rahatsız oldu. 
ABD, 27 Mayıs Darbesi’ne mani olamadı, çünkü: 
1-Amerikalılar, İngiltere’yi iyi tanımıyorlardı. 
2-İngiltere, Türkiye’nin iç dinamiklerine, ABD’ye nazaran daha hâkimdi. 
3-ABD, Türkiye’yi henüz tanımıyordu. 
4-Türkiye, ABD’yi tanımıyordu. 
5-Türkiye, ABD’nin bilmediği dinamiklere sahipti. 
6-Türkiye, İngiltere’nin en iyi bildiği ülkelerden biriydi. 
7-ABD’nin Türkiye’deki dostları güçlü değillerdi. 
8-Darbenin mimarları çok tecrübeliydiler. 
9-ABD darbe yapma hususunda tecrübesizdi. 
10- Türkiye, darbeyi ABD’nin yaptığını sanıyordu. 
Menderes’i kim idam ettirdi, bu, kimin işine yaradı? Menderes’in idam edilmesinden doğan tepkiyi, ABD, Demokrat Parti sonrası yeni Merkez Sağ’ın inşasında temel olarak kullandı. 

3 Kasım 2016 Perşembe

ANKARA TÜRK OCAĞI, ESKİMEYEN DOSTLAR VE MİLLÎ DÜŞÜNCE… Mevlüt Uluğtekin YILMAZ & Balamir Tunaboylu + Salih DİLEK

ANKARA TÜRK OCAĞI, ESKİMEYEN DOSTLAR VE "MİLLÎ DÜŞÜNCE MERKEZİ"…
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ & Balamir Tunaboylu + Salih DİLEK
Sevgili okuyucum; görkemli üç ulu konuyu, çok kısa anlatımlarla sizlere sunmaya çalışacağım…
Önce Türk Ocağı…
Efendim, Ankara Türk Ocağı Şubesi Başkanı değerli eğitimci Türkân Hacaloğlu hanımefendi 28 Ekim 2016 tarihinde Türkiye Kamu-Sen’imizin büyük salonunda görkemli bir toplantı düzenledi… Toplantının konusu “Türk Ocaklılarla Şehit Ailelerini Buluşturma” yemeği idi. Sadece şehit aileleri değil, o koca salon gazetemiz yazarıSayın Servet Avcı gibi davetli diğer konuklarla ve üniversiteli gençlerle tıka-basa doluydu. Öyle ki; Sayın Hacaloğlu’nun bu görkemli toplantısına Ankara dışından -Antalya’dan, Kırklareli’nden- İlhan Ardalı Hanımefendigibi gelenler de vardı…
Kamu-Sen’nimizin değerli Başkanı Sayın İsmail Koncuk’un Türkiye’nin sancılarını anlatan ilginç konuşmasından sonra, Ocak Başkanı Türkân Hacaloğlu kürsüye geldi. “Asker ve Polis aileleri aramızda” diyerek, söze başlayan Hacaloğlu, bilge bir eğitimci olarak sevgiye-saygıya dayalı biçimde Türk Ocaklarının çalışmalarını dile getirdi.  Bir diğer konuşmacı ise -gazetemizin yazarlarından- Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu idi. Sayın Kuloğlu’nun konuşması da görkemliydi. Bir-iki cümlesini verebileceğim: “Dış tehditlerden çok iç tehditler öne çıkar oldu”, “Bölücülerle mücadele yerine, müzakere edilmesi millete en büyük kötülük olmuştur”, “Çözüm sürecinden sonra PKK güçlendi”, “Şehit ailelerini ayıramazsınız; o şehit başka, bu şehit başka, diyemezsiniz”. Sayın Kuloğlu’nun konuşması dakikalarca alkışlandı. Ve bilginin, erdemin toplantısı, fotoğraf çekimleriyle sona erdi…
Sayın Türkân Hacaloğlu Hanımefendi’yi kutluyorum. Böylesi bilge insanların çoğalmasına o kadar ihtiyacımız var ki… Ve elbette saygıdeğer eşleri Yücel Hacaloğlu ağabeyimin varlığı ise -ulu Tanrı uzun ömürler versin- bambaşka bir atmosfer yaratıyor. Ankara Türk Ocağı’nın 90. Yıl Albümü”nü Sergen Çirkin ile birlikte hazırlayan Yücel ağabeyime ayrıca en içten saygılarımı sunuyorum. Bu ülke, onun gibilerin birikimleriyle yücelecek. Türklüğe hizmet edenlerin hepsine selam olsun!
Ve Eskimeyen Dostlar…
Değerli okuyucum; Ankara’da 1960’lı yıllarda Türkçü-ülkücü hareketi başlatan kahramanlardan, Hasan Basri Öngel’in (D:1948, Ö:2001) Ankara Gülveren’deki mezarını 30 Ekim 2016’da sevgili Salih Dilek’in çağrısıyla, Öngel’in okul arkadaşlarıyla beraber ziyaret ettik. Eskimeyen Dostlar’ın varlığı yanında, Öngel’in ailesi de ikramlarla oradaydı. 1964-1965 yıllarında Ankara Lisesi’nde Ötüken Dergisi’ni çevre il ve ilçelere dağıtan aksakalların çoğu Hasan Basri Öngel’in mezarı başındaydı. Salih Dilek, Dursun Cengiz Atak, Mehmet Eke, Hanefi İlbey, Lütfi Öztürk, Ünal Badat rahmetlinin arkadaşlarıydı. Bu Türkçü yiğitler o yıllarda ne yaptıklarını biliyorlardı. Nitekim -durağı uçmak olsun- Hasan Basri Öngel ülküdaşımız Türkiye Halk Oyunları Federasyonu’nu kuran kişidir.
Sevgili kardeşim, yiğit ülküdaşım Salih Dilek’i bu anlamlı vefa duygusundan dolayı gönülden kutluyorum. Sayın Dilek, internette açtığı “Eskimeyen Dostlar” (Aksakallı Bozkurtlar) sitesini sunmakla da büyük bir hizmet verdi. O zor yılları sitenin şu adresinden okuyabilirsiniz.
Millî Düşünce’ye gelince…
Efendim, Milli Düşünce Merkezi, Türk milletinin evlâtlarını bilgiyle donatmaya yılmadan devam ediyor. Ne var ki bendeniz, son üç haftadır bu bilgi şölenlerini gereği gibi sizlere sunamadım. Nitekim şimdi de o üç haftanın sadece adlarından söz edebileceğim:
19 Ekim 2016’da, 345’nci Bilgi Şöleni’nde Prof. Dr. Birgül Ayman Güler Hanımefendi, “Irkçılık ve Yeni Anayasa’yı sundu. 26 Ekim 2016’da Türk Ata Derneği Türkiye Temsilcisi, Ali Şir Nazarov “Türkistan’ın bilinmeyen Türkleri” konulu konferans verdi. 28 Ekim 2016’da Prof. Dr. Abdullah Gündoğdu “Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve bu günkü Türkiye” konusunu sundu.
Esen kalın efendim.
İLK ÜLKÜCÜ TEŞKİLAT:
"GENÇ ÜLKÜCÜLER TEŞKİLATI" (*)
Salih DİLEK
1967 yılların ortalarında İkinci Kuvay-ı Milliye Derneği ve TED Kolejinin oradaki Milliyetçi Gençlik Derneği kapanmış,Sadece Hukuk Fakültesi karşısındaki Milliyetçi Türk Gençlik Teşkilatıyla birlikte ,gençliğe hitap eden az sayıdaki kuruluşlar  kalmıştı.  Bu derneklerde daha ziyade kendi bölgelerindeki fakültelere veya Üniversiteliler Kültür Klübü gibi entellektüel yetiştirme gayretleri içinde kendi sosyal cemiyetlerine hitap etmekte olup Üniversiteli talebelerden müteşekkildi,
Benim de içerisinde olduğum bir grup orta öğretim gençliği, Yüksel caddesi ile Konur sokağın kesiştiği yerde,  Mülkiyeliler Birliği'nin karşısında olan  Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne Türkeş beyin Genel Başkanlığa gelmesinden itibaren takılıyorduk,
Üniversitelilerden biz Liseli öğrencilere resmi bir görev kalmadığından faaliyetlere sıfatsız bir şekilde katılıyor, boş zamanlarımızda Partinin karşısındaki Mülkiyeliler Birliği yanındaki Dem Kıraathanesinde oyalanıyor idik.
Okumakta olduğum Ankara Atatürk Lisesinde derslerimden çıktıktan sonra, Partinin hemen yakınında olan Hatay sokaktaki evime çantamı atıp ,arkadaşlarımla buluşmak üzere partiye geliyordum, Onlar da benim gibi lise öğrencileriydi.
1965 Yıllarında Komünist hareketin temsilcisi Türkiye İşçi Partisi meclise girmiş, bundan da güç alan Sosyalist-Komünist gençlik sürekli sokaklarda, meydanlarda eylem içinde Sovyetlerin desteğinde İhtilale hazırlanıyorlardı. Dış güçlerle işbirliğini meşru görüyorlardı.( NİTEKİM ZAMANIMIZDA, O gün hareketlerin içinde bulunan   Gaziantep eski belediye başkanı, PKK'nın siyasi temsicisi HADEP milletvekili Celal DOĞAN, kurtuluş mücadelelerinde dış güçlerle işbirliğini mübah gördüklerini TV'de ilan etti.)
CKMP Genel merkez binası Ankara'nın merkezi sayılan Kızılay'ın hemen yanıbaşındaydı,dolayısıyla Kızılay meydanında eylem yapmak isteyen sol hareketlere karşı liseli arkadaşlarımla birlikte parti merkezinde veya yakınında daima hazır kuvvet gibiydik. Hiç bir hadiseyi'de geri çevirmiyorduk.
Bir keresinde o zamanlar gökdelenin üstünde 'Klüp X' adlı restoranda piyano çalan Bozkurt İlham GENCER ile birlikte gökdelenin önünde 28-29 Nisan gençlik hareketlerini bahane ederek eylem yapmak isteyen Komünistleri 15-20 kişilik az bir kuvvetle perişan etmiş akabinde İlham GENCER beyin bestelediği Bozkurtlar marşını söyleyerek halkın dikkatini çekecek  düzenli bir şekilde partiye geri dönmüş idik..
Yine Kızılay meydanında Komünist gençlerle yaptığımız kavgalardan birinde çeneme taş yiyince arkadaşlarla birlikte  geri çekilmiş toplanma yerimiz olan Dem kıraathanesine geri dönünce,bu sefer kahvede oturan Ali Rıza BİLİCİ başta olmak üzere herkesin bize iştirakıyla kavgaya geri dönmüştük.
Bu yüzden o zaman gençlik kolları genel başkanı olan Erol SOYDAN ve Ankara İl gençlik kolları başkanı Sabri CAN tarafından parti disiplinine aykırı hareket etmekten kısa bir müddetliğine de olsa ihraç edilmiştim.
Liseli Türkçü bir grup olarak aynı kanaatteki diğer liseli gençlerle birlikte dolaşırken,Parti genel merkezinin ve evimin hemen yakınında Konur sokağın devamındaki yine CKMP'li Milliyetçi abimiz olan Attila ÖZER'in başkanı olduğu  Milli Türk Talebe Birliğinde orta öğretim komitesi kuruldu bir müddet ben de başkanlığında bulunarak MTTB'nin faaliyetlerine iştirak ettik.
1967 Yılında Akay yokuşundaki Düğün salonunda yapılan CKMP kurultayında grubumuz gayet aktif görevler icra etmişti. Adana'dan gelen Mehter takımının eşliğinde Mehmet ÇOPUROĞLU ve Sonraki yıllarda MİSK yöneticisi olan Osmaniye'li Mehterbaşı Rahmetli Hüsnü ÇETİNER kardeşimizle Kızılaydaki Zafer anıtına Mülkiyeli Ersan BOCUTOĞLU ile birlikte CKMP çelengini koyup ilk defa Başbuğ Türkeş sloganını söylerken hep lise talebesi Bozkurtlar en öndeydiler..
ANCAK,
Hep üniversitelilerin yönetici olduğu teşkilatlarda yardımcı unsur olarak çalışmaktan usanmış ve kendimizin de yönetici olacağı bir dernek ihtiyacı aramızda dillenmeye başlamış idi. Bu dernek meselelerini partinin karşısındaki Dem kıraathanesinde konuşurken,şu anda Ankaradaki Azerbaycan Kültür Derneği başkanı olan Cemil ÜNAL ve Mehmet GÜRKAN adlı abilerimiz kendilerinin kurucu ve yönetici oldukları CKMP'nin karşısında Dem kıraathanesinin olduğu binanın üçüncü katındaki "Türk Kültür Cemiyeti'nin" faaliyetlerinin fazla olmadığından dernek binasını istediğimiz gibi kullanabileceğimizi de  ifade ederek derneğin anahtarlarını da bana verdiler ,
"Artık kullanabileceğimiz bir mekanımız olmuştu"..
Önce Kısa adı DIT olan Dokuz Işık Teşkilatı kuralım Dediysek de,
Her ne sebeple bilmem, mensubu olduğumuz A.Türkeş beyin Genel başkanlığındaki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partili olduğumuz belli olsun diye,Toplumcu düşünceden de kaynaklanan o günlerde  moda olan İşçi, köylü şablonuna da uygun olarak
GENÇ KÖYLÜLER TEŞKİLATI'nı kurmaya karar verdik.
O günden hatırlıyabildiklerim, Salih DİLEK, Muhittin ÇOLAK, Hikmet AYTEK, Cem ERSEVER, Bögüalp HACIÖMEROĞLU, Hasan Basri ÖNGEL, Sedat ABACI, Cengiz ŞANLI, Koray ARACAGÖK, Bülent DEMİRTÜRK, Nüvit SAĞIM, Mehmet KINDAP, Aydın Sefa AKAY, İbrahim ÇITAK, Kamber GÜNDOĞDU, Halil ŞIVGIN, Dursun Cengiz ATAK, Mehmet ELTURAN, Murat TOPÇU, İsmail ULUSAN, Mehmet EKE,Kemal KAÇAR,Murat GÜÇERDEM ve elbette isimlerini hatırlıyamadıklarım.( Ölenlere rahmet kalanlara sağlıklı ömürler dilerim )
( Yukarıda ismini saydığım arkadaşlar Ankara'da liselerde okuyan her gün birlikte olduğumuz arkadaşlarımızdır.Şurası bilinmelidirki o zamanda bizlerden daha çok Türk Milliyetçiliğine hizmet etmekte olan tanıdığımız veya tanımadığımız çok sayıda genç arkadaşımız değişik mahfellerde vardılar  )
Türk Kültür Cemiyetinde kuruluş toplantılarını yaptığımız bir gün,
Çok sevdiğimiz ve saydığımız bir abimiz olan CKMP genel başkan yardımcısı Dündar TAŞER ve yanında genel sekreter yardımcısı Kayserili Lütfi ÖNSOY, henüz resmen kurulmamış olan derneğimizi ziyaret ettiler ,kısa bir müddet sohpet ettikten sonra dernek kurmakta olduğumuzu duyduklarını beyan ederek, kurmakta olduğumuz derneğin adını sordular,
Ben, GENÇ KÖYLÜLER TEŞKİLATI  dedim,
Bir an durdular ve Dündar TAŞER ağabey sözü alarak devam etti, Dokuz Işığın ikinci maddesinin Ülkücülük olduğunu hatırlattıktan, Ülkücülüğün ne olduğunu bize izah ettikten sonra, Türkeş'in 27 Mayıs ihtilalinden sonra Ülkü Birlikleri kurmaya başladığını ancak 13 Kasım iç darbesiyle sürgüne gönderildiklerinden dolayı bu düşüncelerinin akamete uğradığını ama akıllarından hiç çıkmadığını beyan ederek, bu derneğe Ülkü-Ülkücülük veya bağlantılı bir isim konursa Türkeş beyin de çok hoşuna gideceğini söyledi ve bana dönerek cevap beklediğini belli etti.
Ben orada bulunan arkadaşlarımın suratlarına baktım siz ne diyorsunuz der gibi ,onlar da birbirlerinin yüzlerine bakıyorlardı, biran sessizlikten sonra Kurtuluş Lisesinden Hasan Basri ÖNGEL yüksek bir sesle GENÇ ÜLKÜCÜLER TEŞKİLATI dedi, Ben Dündar abinin yüzüne baktım gözleri parlıyordu, yüzünün de güldüğünü görünce ,bu sefer ben de yüksek sesle
tamamdır GENÇ ÜLKÜCÜLER TEŞKİLATI'nı kuruyoruz dedim..
Dündar ağabey hepimizi öperek teşekkür etti. Hayırlara vesile olmasını dileyerek gittiler..
( Bu olay garipsenmesin. Bu günkü Ülkücüler-Ülkücü gençlik kavramı henüz yoktu 1970'lere kadar da olmadı. "Milliyetçi-Toplumcular" - "Türkçüler" gibi değişik kısaltmalar kullanıyorduk.  Onun için Süleyman ÖZMEN şehit edildiğinde cenazesinde taktığımız yaka fotoğrafında ülkücü demedik, resmin üstünde "Akıncı-Bozkurt-Komando" demiştik )
1967 Yılı sonuydu, Genç Ülkücüler Teşkilatı'nın tüzüğünü ikmal ettik. Kurmak için Vilayete gittiğimizde ilgililer evrakımızı kabul etmeyerek geri verdiler, çünkü bir dernek en az üç kişi ile kurulabiliyordu. Bizim ise 18 yaşını geçmiş üç kişimiz yoktu, onun için 1968 şubat ayını bekledik,68 Şubat ayını devirdiğimizde ben de dahil artık 18 yaşını geçen dört kişimiz vardı..
15-20 kişilik bu gruptan resmi olarak sadece dört kişi 18 yaşını geçebilmiş ve kurucu olabilmiş idi,
Onlardan ben Salih DİLEK Kurucu genel başkan,Genel başkan yardımcısı Sedat ABACI,Genel sekreter Kamber GÜNDOĞDU,Genel muhasip İbrahim ÇITAK idi, 30 Ocak 1968 de bir karar defteri alarak ilk kararımızı almıştık ama karar defterini 25 Nisan 1968 te tastik ettirdik..
01 Mart 1968 Tarihinde Ankara Opera'daki Ticaret lisesi salonunda Ankara'daki bütün lise talebelerine yönelik bir konser tertip edilerek orta öğretime Genç Ülkücüler Teşkilatı'nın kurulduğu ilan edildi.
Ardından İlk işimiz MİLLİ ÜLKÜ adında bir dergi çıkarmak oldu, sahibi dernek adına Salih DİLEK'ti, ama işi yürüten İlahiyatlı Ahmet ERBAŞ adlı Kütahyalı bir arkadaştı.(Dergi idareciliği için lise mezuniyeti mecburiyeti vardı)
Derginin ilk sayısının ön kapakta, Türkeş beyin beni İzmir caddesindeki stüdyosuna gönderdiği Ali Teki ÇAĞLAV'a beleş çektirdiğim benim resmim vardı ve üstündede büyük harflerle "EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN" diyordu,
Ankara Kızılay'da Sakarya caddesi başında liseli gençlerce dergimiz iş çıkış saatlerinde satılarak mevcudiyetimiz Ankara halkına da ilan edilmiş oldu.
Paramız yoktu. Kira derdimiz olmasa da para bir ihtiyaçtı. 21 Nisan'da Ankara Kent otelinde bir gece tertipledik, bilet satabilmek için epey uğraştık, böylece bir  müddet idare edecek paramız olmuştu.
MTTB'nin tertiplediği şahlanış mitingleri gibi etkinliklere katıldık,o günlerin güncel konusu olan Kıbrıs ile alakalı faaliyetlerde bulunduk, Zaten kuruluşumuz vesilesiyle toplu halde Anıtkabire giderek kamu oyuna kendimizi ilan etmiştik,
Sonradan Fakültelerde Ülkü Ocakları kurulmaya başladı 68'in sonu 69'un başında Ülkü Ocakları Birliği de kuruldu. (68 Yılının sonunda Siyasaldaki bir olay vesilesiyle yayınlanan bildiri,o güne kadar kurulmuş olan Ülkü ocaklarının imzalarını taşır,  Ülkü Ocakları Birliği imzası konamadı.Zaten ihtiyaçta o gün belli oldu.. )
17 Kasım 1968 Yılında çekişmeli bir ilk genel kurul sonucunda ben seçimi kaybettim. Muhittin ÇOLAK  Genel başkan oldu.
Genel Başkan vekilleri; Hikmet AYTEK ve Ömer DEMİR , Muhasip; Celal YAVUZ, Genel Sekreter; Mehmet SOMUNCUOĞLU,
Yönetim Kurulu üyeleri; Cengiz ŞANLI, Nüvit SAĞIM, Ali İhsan GÜLŞEN, Ahmet ÖZEL, Mehmet ELTURAN ve Bögüalp HACIÖMEROĞLU idi..
İlk yetki verilen şubeler ; Adana: Erdal ERDOĞAN,  Adapazarı: Behçet YİĞİT,  Anamur: Ahmet KURŞUN,   Antalya: Ercan ÇOKSU, Arpaçay: Fahri ÇANKAYA,   Ayvalık: Cahit ÖZDEMİR,   Balıkesir: Refik MUŞLU,  Salihli: Ali GÜRSEL, Diyarbakır: Vedat GÜLDOĞAN, Elazığ: Mustafa ÖZTÜRK,   Emirdağ: Ahmet YILMAZ,   Erzurum: Mustafa ÖZDEMİR,  Eskişehir: Ali IŞIK,  Fındıklı: Namık ALPAY,   İskenderun: Ahmet BARAY,   İstanbul: Hamdi AYAN,   İzmir: Yahya YİĞİT,   Kadirli: Ali GÜREL,  Kaman: Talip GÜZEL,   Karabük: Mustafa TEREKLİ,  Kırşehir: Arif BAŞGÜL,   Kızılhisar: Osman GÜÇ,   Malatya: Nihat DAĞLI,   Maraş: Süleyman KARA,  Mersin: Sezai EREN,  Mucur: Recep USTA,  Oltu: Gavsettin KOÇAK,  Rize: Emrah DOĞAN,  Silifke: Kerim KULAKÇI,  Sinop: Özcan CANSU,  Tarsus: Seyhan EMEN,  Tokat: Ünal ŞAHİN,  Trabzon: Ramazan KARA,  Zile: Kadir GÜNFER,  Konya: Rahmi POLAT,  Kırıkkale: Enver BOZBIYIK,  Tosya: Ahmet ŞATIL,  Şebinkarahisar: Hayri BUDAN,  Alanya: Ali YAĞCI,  Bolvadin: Mustafa KOCA,  Yeşilkent: Ertuğrul YÜLEK,  Sürmene: Ali ERSİN,  Kozaklı: Mithat BİLEN,  Boğazlıyan: Ahmet YOZGATLIGİL.  Ceylanpınar: Turan GÖKDUMAN,  Nevşehir: Ahmet ÖZATALAY,  Gülveren: Cemil ÖZBEK,  Anafartalar: Murat ALTUN,   Sarıkamış: Hüseyin ÜN, Çumra: Hüseyin YAPAR..
23 Kasım 1969 Yılında Hasan Basri ÖNGEL Genel Başkan oldu,
Genel başkan yardımcıları; Hanefi İLBEYİ, Süleyman YURDAKUL ve Kurtuluş SARAÇ idi,Genel sekreter; Mehmet EKE, Genel Sekreter yardımcıları Cahit YALÇIN ve Ali İhsan GÜLŞEN,  Genel Muhasip Dursun Cengiz ATAK , Gen Muh.Yardımcıları Fehmi YÜCESOY ve Ünal BADAT seçildiler.. Bir ara bu yönetime Mahmut ÇOMOĞLU ,Ünal DURUKAN, Gültekin KAVUŞAN da girdi.
06 Eylül 1970 Yılında Genç Ülkücülerin kurultayında genel Başkan Hanefi İLBEYİ oldu, Genel başkan yardımcılıklarına ; Mehmet EKE,  Lütfü ÖZTÜRK,  Abdurrahman KARAHAN,   Genel sekreterliğe Nuri HAZER, Yardımcılıklarına ; Reşat TURGAY, Ahmet YILMAZER, Genel muhasipliğe; Ünal BADAT, Yardımcılıklarına; Selim EKE ve Murat TOPÇU geldiler...
Bu son genel kurul olmuş idi, 1971 yılı 12 Mart muhtırasına kadar dernek tarihi Türkocağı binasının bodrumunda faaliyetlerine Önkuzu'nun şehadetinden sonra ,Türkocağı binasına devletçe el konana kadar devam etti, Muhtıradan dolayı gençlerimizi Askerle karşı karşıya getirmemek için faaliyetlerede kendilerince son verildi.
GENÇ ÜLKÜCÜLER TEŞKİLATINI kurduğumuzda Uluslararası Ajanslarınında  ifade ettiği gibi Dünyanın en yaygın teşkilatlarından biri olacağını hayal bile etmemiştik, Bir avuç liseli gencin samimi ama heyacanlı duygularla ve kendi imkanlarıyla kurduğu bu dernek mensubları fedakarlıktan kaçmadan çok icraatlarda bulundu,Büyük Türk alemine ciddi hizmetler yaptı,
Bu ruhun yok olmayacağı kanaatindeyim, belki bazen sendeliyecektir ama arkadan gelen GENÇ ÜLKÜCÜLER bayrağı mutlaka daha yükselteceklerdir, Bizim eksiklerimizi telafi edip Ülkücü fikri iktidar yapacaklardır,
Bize düşende ağbileri olarak ,şimdiki genç ülkücülere kol kanat germek önlerini temizlemek işlerini kolaylamaktır..
Evet bir devrin liseli gençlerinin nasıl mücadele ettiklerini, konuşmakla ve sorgulamakla  yetinmeyip gövdelerini nasıl taşın altına koyduklarının hikâyesini, yazar olmadığım halde kalemimin yettiğince sizlere anlattım,
Okullarımıza yayan gidip yol paramızı ve harçlıklarımızı birleştirip Ülkücü faaliyetlere harcadığımızı, çoğumuzun ailelerinden nasıl fırça yediklerini anlatmadım bile.
Hapse düştüğümüzde veya dayak yediğimizde hiç şikayetçi olmadık , doğal karşıladık çünkü hamama giren terliyecek idi.
Halâ devam ettirdiğimiz güzel arkadaşlıklar edindik, Mücadelemizden keyif aldık ,mutlu olduk ..
Eksiklerimiz mutlaka verdır ,ama elimizden bu kadar geldi.  Ama fikrî ve fiili manada   yanlışımız olmadı,
Eminim ki kahır çoğunluğumuz aynı şartlarda, aynı hareketleri severek isteyerek yine yapar; 
BU LİSELİ BOZKURTLARIN İÇİNDEN AHİRETE İNTİKAL EDENLERE ALLAHTAN RAHMET; SAĞ OLANLARINA DA NEREDE OLURSA OLSUN SAĞLIKLI ÖMÜRLER DİLİYORUM...... TANRI TÜRKÜ KORUSUN.. 08.Mart.2016, Salih DİLEK

ULUSAL HABER & ULUSAL AJANS // Lütfen Tanıtalım; Okuyalım & Okutalım