KANADALI TÜRKLER’İN 100 YILDIR UNUTULAN
TEHCİRİ
Gönderen: Dr. Kayaalp Büyükataman
30 Kasım 2014 Günü Bugün Gazetesinde
yayımlanan “Kanadalı Türkler'in 100 yıldır unutulan tehciri” başlıklı
yazı internet yolu ile bana da ulaşmıştır. Yazıda yabancı
belgelere atıf yapılmamış. Bu bakımdan ya Sayın Yazara ulaşılıp talep
edilmeli, veya, mesajımın bilgi hanesinde yer verdiğim Kanada’ da yaşayan
soydaşlarımızın kurdukları "The Federation of Canadian Turkish
Associations” STK’ undan temin edebilirlerse Kanada’ dan bize belge
göndermelerini rica edelim. Bu hususu gerçekleştirebilirsek, önce en azından
Kanada gazetelerine, Kanadalı parlamenterlere mesajlar göndererek
Meclis ve Senato' nun onayladığı SÖZDE Ermeni soykırımı kararını protesto
ederiz. ( Aşağıdaki bağlantılara bakınız). Saygılar, O. Tan
KANADALI TÜRKLER’İN 100 YILDIR UNUTULAN TEHCİRİ
Osmanlı hükumetinin 1915’teki Ermeni tehcirini yapmasından 8
ay önce Kanada hükumeti bir ‘Savaş Önlemleri Kanunu’ çıkardı ve 200 Türk'ü
Osmanlı oldukları için esir aldı. Bin kilometre uzaklıktaki toplama kampına
sürülen Türkler ne mektup gönderebildi ne de seslerini duyurabildi. Türk
olmaktan başka suçları olmayan bu insanların bir kısmı topluca gömüldü.
Tarihimizle yüzleşmenin gerekliliğinin konuşulduğu
bugünlerde Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ve Müslüman oldukları için tehcir
edilen Kanada’daki Türkler için en azından bir taziye mesajı beklemek
hakkımızdır.
Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıl dönümünü hatırlamak ve
özellikle savaşla ilgili az bilinen konulara değinen yazılara devam ediyoruz.
Bu hafta Birinci Dünya Savaşı’nda Kanadalı Türk tehcir mağdurlarının unutulmuş
hikâyesini anlatacağız. Bu hikaye İpek Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Işıl
Acehan’ın çalışmasına kadar mezarları bile bilinmeyen insanlarımızın hikayesi.
Osmanlı hükümetinin Ermeni tehcirini yapmasından 8 ay önce Kanada hükümeti bir
“Savaş Önlemleri Kanunu” çıkarmış ve 200 Türk’ü Osmanlı oldukları için esir
almıştı. Şimdi okuyacaklarınızdan sonra bu konuyla ilgili bir yüzleşme ve belki
de bir özür bekleyeceksiniz.
EKMEK İÇİN AMERİKA VE KANADA
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı
vatandaşlarının hatırı sayılır bir kısmı geçimlerini temin etmek için Amerika
kıtasına gitmeye başlamıştı. Güney Amerika’ya genelde Osmanlı Devleti’nin
Suriye, Arabistan ve Afrika topraklarından Müslüman göçmenler gidiyordu. Kuzey
Amerika’ya gidenler ise daha çok Ermeniler olmakla birlikte çok sayıda Müslüman
Türk, Kürt vs. vardı. Savaş öncesinde sadece ABD’ye göç eden Osmanlı
vatandaşlarının sayısı 70 binlere yaklaşmıştı. Bunların hikâyelerini iyi kötü
biliyoruz. Ancak Kanada’ya giden bir avuç Osmanlı Müslüman vatandaşı hakkında
neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Dr. Acehan’ın anlattıklarına göre gözden ırak
ve yüzyıldır belleklerimizden silinmiş olan bu insanların çoğu bugün Erzincan’a
bağlı olan Kiğı kazasındandı.
SÜRGÜN SEBEBİ: TÜRK OLMAK
10 Kasım günü askeri vagonlara doldurulan Türkler’in, bütün
Osmanlı vatandaşlarının düşman muamelesi görmediğini anlamaları uzun sürmedi.
Osmanlı vatandaşı olmalarına rağmen kendileriyle aynı iş yerlerinde çalışan
Ermeniler ve Ortodoks Makedonlar tutuklanmamıştı. Hatta gazetede çıkan
haberlere göre Türkler’in alıkonmalarının asıl nedeni Brantford kentinde
yaşayan 400 Ermeni’nin korunmasıydı. Kanada, savaş ilan edildiğini duyan
Türkler’in isyan edebileceğinden ve Ermeniler’e saldıracaklarından endişe
etmişti. Yine bazı gazetelere göre Türkler’in yeni kurulan posta ofisine
bombalı saldırı düzenleyeceklerine dair sayısız ihbar yapılmıştı. Hâlbuki çoğu
okuryazar olmayan Türkler’in muhtemelen savaştan bile haberi yoktu.
BİR MEÇHULE YOLCULUK
Türkler önce 30 askerin eşliğinde karakola götürüldüler.
Burada protestolar ve açlık grevleri oldu. Daha sonra kendilerine Toronto’da
Stanley askeri barakalarına götürülecekleri söylendi. Ancak orada boş yer
yoktu. Burada iki gün kaldılar. Sonra Kingston’da bulunan Fort Henry kalesine
nakledilecekleri bildirildi. Tekrar tren vagonlarına bindirildiler. Kendilerini
istasyonda binlerce meraklı kalabalık bekliyordu. Ancak Türkler tecrit
edildiler ve kimseyle görüştürülmediler. Askerlerin vagonlara getirdikleri
yiyeceklerle beslendiler. Daha sonra yaklaşık 1000 kilometre uzaklıkta ücra bir
yer olan Kapuskasing’deki toplama kampına yolculukları başladı. Burası rayların
bittiği ve kasım ayında Kuzey Kutbu kadar soğuk olan bir yerdi.
MEKTUP GÖNDERMELERİ BİLE YASAKTI
Kanada hükümeti kamplardaki insanlara tecrit uyguladı. 25
Kasım 1914'te yakınlarına akıbetlerini bildirmek isteyen Türkler’e Osmanlı
İmparatorluğu ile haberleşme yasağı getirildi. Bir mektup bile göndermek
yasaktı. Hâlbuki Suriye, Halep ve Deyrizor’da zorunlu iskâna tabi tutulan
Ermeniler istedikleri zaman Amerikan Konsolosluğu’na gidebiliyor ve yardım
alabiliyorlardı. İsteyenler Amerika’daki akrabalarına mektup gönderebiliyordu.
Amerika’dan gelen mektuplar kamplarda sahiplerini bulabiliyordu. Ordu komutanı
Cemal Paşa ordunun levazım deposundan Ermeniler’e gıda ve malzeme gönderiyordu.
NEDEN TEHCİR EDİLDİKLERİNİ ANLAYAMADILAR
Geçimlerini temin etmek için Kanada’ya göç edenler demir ve
çelik dökümhaneleriyle meşhur Brantford şehrine yerleşmişlerdi. Vatanlarıyla
tek bağlantıları belki de kazandıkları paraların bir kısmını ailelerine havale
etmekten ibaretti. Buna rağmen 9 Kasım günü aniden kapıları çalındı ve
kendilerine esir alındıkları bildirildi. Daha kötüsü tehcir edileceklerdi.
Toronto Star gazetesinin konuştuğu Türkler kendilerinin Kanada vatandaşı
olduğunu söylediler ve “Neden tutuklandığımızı anlayamadık” dediler. Bazıları
vatandaş olalı 10 yıl olmuştu. Durum ertesi gün gazete manşetlerinden
anlaşıldı. 5 Kasım günü Britanya Krallığı Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan
etmişti. Kanada teknik olarak İngiltere’nin düşmanını düşman bilmek zorundaydı.
İşte 10 Kasım günü evlerinden alınıp götürülen 200 Türk işçinin dramı böyle
başladı.
KENDİ KAMPLARINI KENDİLERİ YAPTILAR
Binbir meşakkatle ve yüzlerce kilometre yürütülerek esir
kampına götürülen Türkler burada insanlık dışı muameleye tabi tutuldular.
Günlerce vagonlarda yaşamak zorunda kaldılar. Çünkü ortada bir esir kampı bile
yoktu. Bir Kanadalı muhafızın günlüğünden öğrendiğimize göre esirlere içinde
kalacakları barakaları ve etrafındaki tel örgüleri yapmaları emredildi. Sürekli
kar tipisi altında günlerce çalışan Türkler kamplarını inşa ettiler. Sağlıksız
koşullar ve salgın hastalıklar yüzünden birçoğu hastalandı. Bazıları öldü.
Birçoğu ruh sağlığını yitirdi. Kamp sakinlerinin akıbetleri hâlâ bilinmiyor.
MEZARLARI BİLE YOKTU
Bugün bu kamplarda yaşayanların akıbetleri hakkında hiçbir
bilgimiz yoktur. Tek bildiğimiz suçları Türk olmak olan bu insanların bir
kısmının Brantford kentinde Mount Hope Şehir Mezarlığı'nda topluca
gömüldükleridir. Buraya “Turkish Plot” (Türk Bölümü) denilmişti. Mezar taşları
bile bulunmuyordu.
SİVİL TOPLUM HAREKETE GEÇTİ
Dr. Işıl Acehan’ın araştırmaları sonrasında Kanada’daki Türk
sivil toplum örgütleri harekete geçti. Yakınlarda bu insanlar için üzerinde
Ay-Yıldız ve El-Fatiha ibaresinin bulunduğu mezar taşları dikildi ve mezarları
belli oldu.
KAYITLARI SİLİNEN KANADALI TÜRKLER
Kanadalı araştırmacı Bill Darfler’in 1950’lerde Kanada
hükümetinin Birinci ve İkinci Dünya Savaşı esir kamplarına ait tüm bilgi ve
belgeleri imha ettiği söylenmektedir. Bu doğruysa, Kanada’daki bu Türkler ve
kamplardakilerin akıbetleri hakkında daha fazla bilgiye sahip olmamız zor
görünmektedir.
Fakat savaş öncesi nüfus kayıtları ve gazete haberleri
sayesinde Bill Darfler onların hikâyesini kısmen yazmayı başarmıştır.
KANADALI TÜRKLER'İN YÜZYIL SIR OLARAK KALAN SIRLARI
Bundan yüz yıl önce kasım ayında Kanada hükümeti ülkede
yaşayan Türkler’i, çoğu Kanada vatandaşı olmasına rağmen tutukladı ve süngü
zoruyla tehcir etti. Bu kamplar Brantfordlu Türkler’in sonu oldu. Dr. Işıl
Acehan’ın araştırmasına kadar kimse onlardan haberdar değildi. Şehir
mezarlığında bir köşede adeta sır olmuşlardı.
KANADA'NIN YÜZLEŞME BEKLEYEN TEHCİR KANUNU
1914 yılının Kasım ayında Kanada hükümeti “Savaş Önlemleri
Kanunu” adıyla bir kanun çıkardı. Bu kanun çerçevesinde İngiltere’nin savaş
ilan ettiği ülkelerden gelen göçmenler tehcir kamplarına gönderildi. Aralarında
Kanada vatandaşı olan Türkler ve Ukraynalılar çoğunluktaydı. Bunların
akıbetleri meçhul kaldı
Prof. Dr. Kemal ÇİÇEK
Alıntı Kaynağı: Bugün Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder