26 Aralık 2015 Cumartesi

ATO_ANKARA TİCARET ODASI'NDAN BİR İLK: "GAZETECİLERİN BOWLİNG KEYFİ" VE ÖRNEK BİR TEŞEBBÜS "OSMANLI HALK PAZARI İÇİN YARDIM"

ATO ANKARA TİCARET ODASI & JOYPORT; 
GAZETECİLERİN BOWLİNG KEYFİ        

-ANKARALI GAZETECİLER EŞ VE ÇOCUKLARIYLA BİRLİKTE ATO YÖNETİM KURULU ÜYESİ FERHAT ERTÜRK’ÜN DAVETLİSİ OLARAK PODİUM AVM’DEKİ JOY PORT EĞLENCE MERKEZİ’NDE DART VE BOWLİNG OYNAYARAK STRES ATTILAR.
-ERTÜRK “GAZETECİ ARKADAŞLARIMZLA 2015’İ UĞURLAMAK 2016’YI DA KARŞILAMAK İSTEDİK”

 Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu üyesi Ferhat Ertürk’ün davetlisi olarak biraraya gelen Başkentli gazeteciler bowling oynayıp, eğlenceli bir akşam geçirdiler.
Ankaralı gazeteciler ve aileleri, Ferhat Ertürk’ün evsahipliğinde Gimat Kavşağı’nda yer alan Podium AVM’de bulunan Joy Port Eğlence Merkezi’nde önceki akşam biraraya geldi. Eş ve çocuklarıyla birlikte akşam yemeğinde Ertürk’ün konuğu olan gazeteciler günün yorgunluğunu atıp daha sonra oyun alanına geçti.
Ferhat Ertürk’ün ikramı akşam yemeğini yiyen gazeteciler, Ertürk’le birlikte bowling oynayarak stres attılar. Birbirinden iddialı atışların sonunda kazanan dostluk oldu. Gecede gazetecilerin eş ve çocukları da dart, bilardo, video, spor ve redemption üniteleri ile özel sinema simülatörü ile lazer port, trambolin, kaydırak, çarpışan oto ve top havuzunun bulduğu oyun alanında eğlenceli vakit geçirdi.
“SPOR VE EĞLENCENİN MERKEZİ”
ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ferhat Ertürk, spor ve eğlenceyi birarada sunan Joy Port Eğlence Merkezi’nin üçüncü ve en büyük şubesiyle Başkent’te Podium AVM’de yer aldığını kaydetti.
Ertürk, 3 bin 600 metrekarelik alan üzerinde bulunan eğlence merkezinde Türkiye’de ilk ve tek olan, 9 metre çapında dome ekrana sahip özel simülatör bulunduğunu söyledi. Ertürk, bu simülatörde gazetecilerle birlikte roller coaster yolculuğu yaptı.
Ertürk, bowling, dart, bilardo, video bulunan spor ve eğlence merkezinde, tekno temalı arenası, silah ve ekipmanlarıyla 20 kişinin aynı anda veya 2 farklı salonda savaşabildiği lazer port alanının yer aldığını söyledi.
Joy Port Eğlence Merkezi’nde 3-6 ve 6-13 yaş çocuklar için özel dizayn edilmiş, içerisinde kaydırak, trambolin, tırmanma duvarı, asma köprü ve tünellerle birbirine bağlanan özel kum ve top havuzu, çarpışan oto ve su topu havuzunun bulunduğu  devasa çocuk oyun alanının yer aldığını da kaydeden Ertürk, çocuklar oyun oynarken ebeveynlerin de cafe ve vip alanlarında keyifli vakit geçirdiklerini anlattı.
“GAZETECİ DOSTLARIMIZLA STRESTEN UZAK BİR AKŞAM”
Gazetecilerin ve işadamlarının yoğun bir tempoyla çalıştıklarını kaydeden Ertürk, “Gazeteci dostlarımızla stresten uzak eğlenceli bir akşam geçirmek, 2015’i uğurlamak ve 2016’yı karşılamak istedik” dedi. Ertürk sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazeteciler yoğun çalışan meslek grupları, yıl içerisinde aileleriyle birlikte de fazla zaman geçiremiyorlar. Biz, işimiz gereği sıkça muhatap olduğumuz gazeteci arkadaşlarımızla biraraya gelirken, onların özel zamanlarından ailelerinden de çalmak istemedik. Onun için böyle bir akşam düzenledik. Hem gazeteci arkadaşlarımızla birarada olduk, hem de onları ailelerinden koparmadan güzel zaman geçirmelerini sağladık.” 
***
ATO MECLİSİ'NDEN
OSMANLI HALK PAZARI İÇİN 2.5 MİLYON TL YARDIM   
   
-ATO BAŞKANI BEZCİ”OSMANLI HALK PAZARI DAHA MODERN ŞEKİLDE YENİDEN YAPILACAK”
-ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI MELİH GÖKÇEK “ATO OLARAK ESNAFIN TEMSİLCİSİSİNİZ VE ESNAFIMIZIN YANINDA OLDUNUZ. SAĞ OLUN!” 
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Salih Bezci’nin öncülüğünde ATO Yönetim Kurulu’nun Oda Meclisi’ne sunduğu, Keçiören’de yanan Osmanlı Halk Pazarı’nın yeniden inşa edilmesi için 2,5 milyon Lira yardım yapılması önerisi, oybirliğiyle kabul edildi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ATO meclisine teşekkür ederek, “ATO olarak esnafın temsilcisisiniz ve esnafımızın yanında olduğunuz. Sağ olun!” dedi.
ATO’nun 2015 yılı son meclis toplantısı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek konuk olduğu halde oda meclis salonunda yapıldı. Toplantı gündemine Yönetim Kurulu’nun önerisiyle hafta sonu çıkan yangında enkaza dönen Osmanlı Halk Pazarı’nın yeniden inşası için yardım yapılması konusu eklendi. ATO Başkanı Bezci, Osmanlı Halk Pazarı yangınının elim bir vaka olduğunu belirterek,  ATO olarak yardıma hazır olduklarını söyledi. Daha önce Dışkapı’da çarşı yangınıda, Van depreminde, Soma felaketinde ve Somali’de yardımda bulunduklarını hatırlatan Bezci, en son olarak da Suriye’deki  Bayırbucak Türkmenlerine yardım yaptıklarını söyledi. Bezci, “ATO olarak mağdurun yanındayız. Bu çarşının esnafı da Ankaramızın insanı, görmezden gelemeyiz. ATO yönetimi olarak Osmanlı Halk Pazarı esnafına 2,5 milyon Lira yardım kararı almamızı öneriyoruz” dedi. Bezci’nin konuşmasının ardından yardım önerisi gündeme alındı ve ATO Meclisi, Osmanlı Halk Pazarı’nın yeniden inşası için 2,5 milyon Lira yardım yapılmasına oybirliğiyle karar verdi.
“-İŞYERLERİNE 3 AYDA KAVUŞACAKLAR”
Kararın ardından ATO Meclisi’ne hitap eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ATO meclis üyelerine teşekkür etti.  El birliğiyle mağdur olan esnafın yeniden ayağa kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Gökçek, “Büyükşehir Belediyesi olarak elimizden geleni yapacağız. Maddi yardımların haricinde esnafın vergi ve sigorta borçlarının ertelenmesi de söz konusudur” dedi. Osmanlı Pazarı esnafına işyerlerinin yeniden yapım aşaması için 3 ayrı seçenek sunduklarını ancak esnafın zamanla yarıştığını vurgulayan Gökçek, işyerlerine en fazla 3 ay içerisinde kavuşacaklarının müjdesini verdi. 

23 Aralık 2015 Çarşamba

Ankara Boğazı / İMRAHOR, Mühye (Yeşilkent) Mahallesi Havalisi Vadi Ankara Projesi ve Mühye Yeşilkent Mahallesi Muhtarı: Murat KABASAKAL

ANKARA'YA DENİZ GETİRMEK YA DA “ÇILGIN BİR PROJE" (İMRAHOR) VADİ ANKARA
MURAT KABASAKAL
Mühye Yeşilkent Mahallesi Muhtarı
Kadim (tarihi) adı MÜHYE olan, 300 yıllık abide bir Köy. Şimdiki adı MÜHYE YEŞİLKENT Mahallesi;
Dünün, köklü gelenekleri, mübarek zatları, bilgi, birikim ve bilgeleri, halk filozofları ile maruf tarihi Köyü; Bu gününse, Başkente iki dakika mesafede oldukları halde inanılmaz sorunlar, fakirlik, işsizlik ve yoksullukla boğuşan; “BOĞAZ ANKARA” Projesine ümit bağlayan "Paha biçilmez servetin hakiki sahipleri"nin yaşadığı Mahallenin  Muhtarı; Murat KABASAKAL, "yörede olup - bitenler ve mevcut gelişmeler hakkında, mahalle halkı ve konu hakkında bilgi almak isteyen Ankara'lı ziyaretçilerine " bilgi veriyor:
Melih Başkan diyor ki: 
“KONUM VE DURUMU İTİBARIYLA ANKARA'YA DENİZ GETİRMEK ELBETTE İMKÂNSIZ; ANCAK, YEREL HALK, DEVLET VE VATANDAŞ İŞBİRLİĞİ İLE ARTIK ANKARA'NIN DA, VARLIĞI İLE GURUR DUYACAĞI BİR BOĞAZI OLACAK...
ANKARA'NIN GÜNEYİNDE, MÜHYE KÖYÜ HAVALİSİ / İMRAHOR VADİSİNDE, BİRİNCİ ETAPTA YER ALACAK 11 KM'LİK DEV KANAL VE ETRAFINDA DİZİLECEK VİLLALAR, RANT ALANLARI, CAFE / RESTORAN VE BENZERİ YERLER, DİNLENME (PİKNİK VE OYUN) ALANLARI...
ANKARA'NIN İMAJINA İNANILMAZ BİR KATKI SAĞLAYACAK.. ARTIK ÖNÜNDE BİR ENGEL KALMAYAN BU BU YATIRIM VE PROJENİN, 5 YILDA TAMAMLANARAK BİTİRİLMESİ PLANLANIYOR... EYMİR GÖLÜ İLE GÖLBAŞI MEZARLIĞI ARASINDA KURULACAK OLAN PİS SU ARITMA TESİSİNDEN ELDE EDİLECEK ARITILMIŞ SULAR, BU KANALI BESLEYECEK. İLERİDE EYMİR VE MOGAN İLE BİRLEŞTİRİLECEK BU PROJE SAYESİNDE KANAL UZUNLUĞU 43 KM'YE KADAR ÇIKABİLECEK..."

Yenilenen "Bogaz Ankara; 
Yeni Yerleşim Bölgesi" İmar Planı
MURAT KABASAKAL
Mühye Yeşilkent Mahallesi Muhtarı
İmrahor Vadisi (VADİ ANKARA PROJSİ) açıklandığı günden itibaren gündemden bir türlü inmiyor. Buna sebep olarak, proje alanındaki (vadinin yerlisi olmayan, yabancı) emlâk sahipleri ve rant peşinde koşan spekülâtörler tarafından verilen itirazlar ve şikayet dilekçeleri ile Ankaralıların merakla beklediği ve özellikle bölge sakinlerinin bir an önce kavuşmak istedikleri Boğaz Ankara projesi de  gecikmeler yaşanması gösteriliyor. Nihayet, Şubat 2015 de yayınlanan imar planına yapılan itirazlar sonucunda durdurulan ve 7 ay boyunca hiç bir gelişmenin yaşanmadığı bu proje, sonuçta revize edilerek tekrar askıya çıkarıldı. Ankara Vadisi 1 / 1000 ölçekli imar planı 20.11.2015 tarihinde Ankara Büyük Şehir Belediyesinin 16. kattaki İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığın da görücüye çıktı. Alınan duyumlara göre bir çok (sonradan gelen ve burada yatırım/kâr/rant amaçlı taşınmaz edinen) arsa sahibinin yenilenen imar planından memnun olmadıkları ve tekrar itiraz dilekçesi yazmaya hazırlandıkları konuşuluyor. Edinilen bilgiler ve mahallinde vaki söylentilere göre: İtirazların başlıca sebebi toplu olarak bir parselde bulunan arsa metre karelerinin 3 veya 4 farklı parsele bölünerek imar plânın hazırlanmış olması biçinde gösteriliyor. Bir başka sebebi ise değerli parsellerdeki arsa paylarının değeri daha düşük parsellere kaydırılmış olması. Sonuç itibari ile yapılan itirazlar derlendirilerek imar planında değişiklik ve düzeltmeler yapılmasının ön görülmesi bekleniyor. 
895 ve 896 Parsellerin Durumu Ne Olacak?..
Boğaz Ankara Projesinin en çok tartışılan alanı Çankaya Mühye Köyü(yeni adıyla Yeşilkent Mahallesi)  895 ve 896 parseller ile ilgili yapılan zemin etüdünde zeminin gevşek olduğunu, yapılaşmaya uygun olmadığını ve uygun şartlar oluşmadıkça bu parsellerin mera alanı olarak bırakılacağı ifade ediliyor. Gerçekten yapılan çalışma sonucu, zemin yapılaşmaya izin vermiyorsa arsa sahiplerinin beklemekten başka çaresi maalesef yok. Fakat zemin etüt çalışması süre kazanmak için bir bahane ise beklenilen bir şeyler var demektir. 902 parselinde de aynı bu tarz zemin ile ilgili sıkıntılar olduğunu ve bu sebepten dolayı parselin yüz ölçümü büyük olmasına rağmen inşaat alanının ancak %20 si kadar olabileceğini ifade etmişlerdi. Bu söylentinin arkasından arsalar ya istimlâk edildi ya da 1000 metrekareye 1 daire vermek koşulu ile tüm arsa sahiplerinden imzalar alındı. Şimdi 902 parsel e bakıldığından parselin neredeyse tamamına inşaat yapıldığını görebiliyoruz. Ayrıca arsa sahiplerine verilen konut miktarının 8 katı kadar konut inşa edildiği açıkça görülmektedir. Böyle bir emsal olduğu için acaba 895 ve 896 için de aynı plan mı devreye girdi demek mümkün. Eğer 902 ye yapıldığı gibi yapılmak isteniyorsa arsa sahipleri belediye ile anlaşarak daire karşılığı arsa haklarından vazgeçecek ya da belediye zemin yapılaşamaya uygun değil diyerek istimlâk bedelini düşük göstererek arsa sahiplerinden arsalarını istimlâk edecek. 895 ve 896 arsa sahiplerinin birçoğu belediyeye itiraz dilekçesi vererek haklarını korumaya çalışıyor. İmrahor Vadisi imar planı kesinleştikten sonra ancak, 895 ve 896 parseller için daha net konuşmak mümkün olacak gibi görünüyor...
İmrahor Vadisi Arsa Sahiplerinin Dikkatine
MURAT KABASAKAL
Mühye Yeşilkent Mahallesi Muhtar
Ankara Boğazı projesi mart ayı ortasında 1/1000 ölçekli imar planı askıya çıkacağı onu takip eden 1 ay içerisinde arsa sahiplerine yeni tapularının verileceği bilgisi Ankara Büyük Şehir Belediyesi yetkilileri tarafından sözlü olarak beyan edilmiş bulunmaktadır. Projeyi hazırlayan Mimarlık şirketi yetkilileri tarafından arsa sahiplerinin yüzde hisse vermesi şartı ile imarlı alanlarını değerli bölgelere kaydırma vaadi ile arsa sahiplerinin akıllarını karıştırmaya devam ediyorlar. Edinilen bilgilere göre ve bu konularda bilgi sahibi olan kişilerce SİNPAŞ tarafında olan çay boyunca yeşil alan olarak belirlenen bölge çayın diğer tarafına kaydırılacak ve turizm – ticari alan imarı verilecek. YEŞİLKENT mahallesinin yukarı tarafında bulunan orman evinin bulunduğu noktaya SİMPAŞ bölgesi tarafından köprü yapılacak ve o bölge merkez kabul edilerek YÜKSEK KAT ve ticari alanlar oluşturulmak için imar izni verilecek. O bölgenin aşağı kısımları birçok ana yol barındırdığı için değerli kabul edilmekte olup orta yükseklikte konut alanı olacak. YEŞİLKENT mahallesinin yukarı tarafları turizm – ticari alan olarak imar verilecek. Karataş köyünün sağ ve sol tarafında kalan imarlı alan ise orta yükseklikte konut alanı olacak. 895 ve 896 parselleri ise 902 de yapıldığı gibi toptan istimlâk veya daire karşılığı arsa sahiplerinden alınarak SİMPAŞ benzeri bir proje yapılacak. Yukarıda yazılan bilgiler sadece öngörü ve deneyimli kişilerce belirtilenlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken esas nokta yüzde hisse vererek daha iyi bir yere kaydırma olayının çok iyi analiz yapılarak imza verilmesi. Netice olarak yaklaşık 2 ay içerisinde imarlı yerlerin netlik kazanacağıdır.
SONUÇ:
Kanal Ankara Her Platformda Tartışılıyor
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, 30 Mart seçimlerinde vaat ettiği, İmrahor Vadisi’nden Mogan Gölü’ne kadar uzanan geniş alanda yapılacak olan ve Ankara Vadisi üzerinde turizm ve ticaret kullanımı ağırlıklı yapılaşmayı öngören ‘KANAL ANKARA’ projesinin Nazım İmar Planı askıya çıktı.
30 gün askıda kalacak plana yapılacak itirazların ardından proje hayata geçirilecek.
Plana göre, İMRAHOR VADİSİ yapılaşmaya açılarak ‘ORTA YOĞUNLUKLO KONUT ALANI, ‘ticaret alanı’, ‘ticaret-konut alanı’, ‘ticaret-turizm alanı’, ‘kamu hizmet alanı’ ve ‘belediye hizmet alanı’ şeklinde değerlendirilecek. Proje kapsamında 15 adet turizm tesisi inşa edilecek, sağlık ve spor tesisleri, yüzme havuzları, otopark, müze, konser ve konferans salonları, yaşlı ve engelli bakım merkezleri, kreşler, lokantalar, büfeler, çok katlı mağazalar ve iş merkezleri yapılacak.
ŞEHİR PLANCILARI PROJEYE KARŞI
İmrahor Vadisi’nin Ankara’nın en önemli doğal alanı olduğunu, yapılaşmanın doğayı bozacağını belirten Şehir Plancıları Odası ve çevreciler projeye karşı çıkıyor. İMRAHOR VADİSİ’nin konut, ticaret ve turizm alanı olarak yapılaşmaya açılmasının kabul edilemeyeceğini kaydeden TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şube Başkanı Emre Sevim, “Bu Plânla Vadi” yapılaşmaya açılıyor, toplamda 15 turizm şirketine peşkeş çekiliyor. Ankara’nın en önemli doğal alanı, korunması ve ağaçlandırılması gereken alanı yok olacak” diye konuştu.
MİMARLAR ODASI’NDAN GÖKÇEK’E SUÇ DUYURUSU
Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticileri, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında ‘can güvenliklerini tehdit ettiği’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Halkı kışkırtmak, kin ve nefrete sürüklemek nedeniyle bulunulan suç duyurusu hakkında Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Gökçek hakkında daha önce de suç duyurusunda bulunduklarını, bakanlığın soruşturma için izin vermediğini söyledi. Candan, şöyle konuştu:
“Melih Gökçek hem Twitter adresinden hem basına yaptığı açıklamalarla Mimarlar Odası Ankara Şubesini ve Oda yöneticileri hedef göstermektedir. Oda yöneticilerimizin can güvenliğini tehdit etmektedir. Temsil ettiğimiz Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticilerini de hedef haline getiren bu tutum suç teşkil ettiği için bu kez kurumsal olarak suç duyurularının yanında yönetim kurulu üyeleri olarak da ayrıca suç duyurusunda bulunduk.”

O, ÇOK BAŞARILI VE KENDİNİ HALKINA ADAMIŞ BİR MUHTAR: "MÜHYE, YEŞİLKENT MAHALLESİ MUHTARI, Murat KABASAKAL

5 Aralık 2015 Cumartesi

TGDD & Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği; Simetri, Asimetri Sergisi Açıldı!

Simetri, Asimetri Sergisi Açıldı!

4 Aralık 2015 saat 17.00’de Gelişim Üniv. Grafik Bölümü öğrencilerinin Simetri-Asimetri sergisi, Avcılar Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezinde Grafik Bölümü Başkanı ve TGDD Bşk. Yardımcısı Yard. Doç. Nuri Sezer küratörlüğünde açıldı. 11 Aralık’a kadar açık kalacak serginin açılış konuşmasını Güzel Sanatlar Fak. Dekanı Prof. Dr. Kamuran GÜÇLÜ yaptı. Kamuran Hoca; Gelişim Üniversitesinin bu gibi etkinliklerle Grafik Sanatında öncülük yaptığını belirterek, bu etkinlikleri arttıracaklarını söyledi.
Haberin Devamı >>
Share
Tweet
Forward
Copyright © 2015 none, All rights reserved.

unsubscribe from this list    update subscription preferences

Email Marketing Powered by MailChimp

2 Aralık 2015 Çarşamba

HAKLILARIN GÜÇLÜLÜĞÜ; "Rosa Parks ayağa kalkmayı reddetti ve ülkeyi ayağa kaldırdı..."

Rosa Parks ayağa kalkmayı reddetti ve ülkeyi ayağa kaldırdı

rosa-park
CEMAL TUNÇDEMİR
1 Aralık 1955 Perşembe günü, Alabama’nın Montgomery şehrinde, 42 yaşındaki siyahi bir kadın terzi, şehir fuarındaki işinden akşam saat 6’da çıktı. Çok yorgundu ve tek istediği bir an önce evine ulaşmaktı. Belediye otobüsünün ortasındaki ‘değişken’ statülü koltuklardan birine oturdu.
1900 yılından beri uygulanan yasaya göre, Montgomery belediye otobüslerindeki ilk 4 sıra koltuklar, derisi beyaz olan yolculara aitti. Siyah derili insanlar, belediye otobüslerinin yolcularının toplamda yüzde 75’ini oluşturmalarına rağmen, onlara otobüslerin en arka koltukları ayrılmıştı. Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı. Beyaz sıralar dolduğunda ya da şoför istediğinde siyahlar oturdukları bu koltukları boşaltıp daha arkaya geçmek zorundaydılar. Eğer arkada da yer yoksa ayakta durmaları, eğer ayakta duracakları yer de yoksa otobüsten inip bir sonrakini beklemeleri gerekiyordu. Bir diğer kurala göre ise siyah yolcular beyazlar ile aynı sırada bir koltukta da oturamazdı. Dolayısıyla, otobüs şoförü, 4’cü sırada duran ‘colored (siyahlar)’ işaretini gerekli gördüğünde otobüsün arka sıralarına doğru götürme yetkisine sahipti. Ve yine eğer otobüsün ön sıralarında beyaz yolcular oturmuşsa, siyah yolcunun ön kapıdan girip şoföre parasını ödedikten sonra tekrar inerek arka kapıdan binmesi de bir başka kuraldı.
Aslında siyahların çoğu, kendi başlarına kaldıklarında ‘bu hasızlık’ diye yakınıyordu ancak kimse de kamu düzenine karşı gelme ceareti gösteremiyordu. Ta ki o 1 Aralık günü Rosa Parks adlı 42 yaşındaki terzi kadın ‘artık yeter!‘ diyene kadar…
Aslında, Rosa Parks bu ayrımcılığın neden olduğu aşağılanma duygusunu artık taşımakta zorlanıyordu.  Sonradan, ‘’Otobüslerdeki bu muameleye direnişim 1 Aralık günü başlamadı. Montgomery’de otobüse binmek yerine işe yürüyerek gidip geldiğim çoktur’’ diye anlatacaktı. Nitekim bu olaydan 2 yıl önce yine bir gün otobüse binip ücretini ödediğinde James Blake adlı şoför inip arka kapıdan binmesini ister. Otobüsten inen Parks, arka kapıdan binmez ve bir sonraki otobüsü bekler. Bir daha da şoförün Blake olduğunu gördüğü hiçbir zaman otobüse binmez. Ancak 1 Aralık 1955 günü çok yorgundur ve şoförün de Blake olduğunu baştan farketmemiştir.
Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför yerinden kalkıp arkaya doğru yürüyerek, değişken statülü koltuklardaki siyahlara ‘kalkın’ şeklinde bir el işareti yaptı. ‘’Şoförün yaklaştığını görünce renkli bedenimi, elbiselerimin içine adeta gömmeye çalıştım’’ diye anlatıyor o anı. Şoförün uyarısı üzerine değişken statülü koltukların ilk sırasındaki, üçü de erkek olan diğer siyah yolcular kalkarak arkaya yöneldi. Rosa Parks’ın yanında cam kenarında oturan erkek yolcu da kalktı. Rosa Parks da hareketlendi ancak kamu düzeninin aksi tarafına… Cam kenarındaki koltuğa kaydı ve artık yorgunluktan bitkin düşmüş bir insana özgü kayıtsızlıkla, hiç hesapsız hiç plansız şoförün gözlerine bakmaya başladı. Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Kamu düzeni tehdit altındaydı. Blake, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye kızgınlıkla sordu. Parks, insanlığa yakışan yanıtı verdi: ‘Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum.’
Parks, sonradan, artık, ‘insan ve vatandaş olarak hangi haklara sahip olmadığımı artık kesin olarak öğrenmek istiyordum’ düşüncesiyle o anda yasaya isyan etmeye karar verdiğini anlatıyor ve ekliyor:
‘’İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar. Doğru, yorgundum ama sebep bu değildi. İş günü olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu. Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum. Sürekli haksızlığa uğramaktan ve bunu kabullenmekten yorgundum’’
Şoför otobüsü durdurdu ve polis çağırdı. Rosa Parks tutuklandı. Otobüsten indirilirken, kendisini çekiştiren polise, ‘neden beni itip kakıyorsunuz?’ diye sordu. Polis devlet adına konuştu: ‘Bilmiyorum. Yasa yasadır ve sen de bir tutuklusun’. Rosa Parks, ‘’tutuklanırken tek bildiğim, bir daha asla bu aşağılamayı kabullenmeyeceğim ve bu utancın yolcusu olmayacağımdı’’ diye hatırlıyor.
Parks, 1992 yılında NPR’da katıldığı programda şöyle konuşacaktı:
Aşağılanmak istemiyordum. Parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak istemiyordum. Tutuklanmak gibi hevesim yoktu. Zaten işim başımdan aşkındı. Ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte tereddüt etmedim. Çünkü buna artık yeterince katlandığımızı hissettim. Ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da aynı oranda artıyordu.
Parks’ın tutuklanması ilk başta pek dikkat çekmedi. Siyah hakları aktivist organizasyonu NAACP’nin Montgomery şubesi başkanı sendikacı Edgar Nixon ve Parks’ın bir arkadaşının 100 dolarlık kefaleti ceplerinden ödemesi üzerine Cuma akşamı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Nixon, Cuma günü Kadınların Politik Konseyi üyesi ve Alabama Eyalet Üniversitesi profesörü Jo Ann Robinson’u konudan haberdar etti. Robinson, harekete geçmeye karar verdi ve aynı gece hiç uyumayarak 35 bin el ilanı hazırlayarak Montgomery halkını otobüsleri boykot etmeye çağırdı. Kadınların Politik Konseyi (WPC), boykota destek veren ilk grup oldu. 4 Aralık Pazar günü şehirdeki küçük siyah kiliselerde otobüs boykotu eylemi hakkında çağrılar yapıldı.Montgomery Advertiser gazetesi de habere ilk sayfasında yer verince eylem bütün şehirde duyuldu. O gece kiliselerde yapılan toplantılarda alınan karara göre, ‘insani muamele görünceye, siyahi şoförler de işe alınıncaya, ve ortadaki değişken statülü koltuklara ‘ilk gelen oturur’ statüsü verilinceye kadar’ boykota devam kararı aldılar.
5 Aralık Pazartesi günü Rosa Parks mahkemeye çıkarken, Montgomery tarihinin en önemli gününü yaşıyordu. Şehirde o gün yağmur yağıyordu ancak nerdeyse bütün siyahlar boykota katılıyordu. Bazıları özel arabalarıyla taşıyabildiği kadar siyahı taşıyordu. En az 40 bin belediye otobüsü yolcusu o gün yürüyerek gitti işine. Bazıları 32 kilometrelik yolu yürüdü ama yine de belediye otobüsüne binmedi. Boykot başarılı olmuştu ve şehirde bir duyarlılık oluşturmuştu. O akşam aralarında Rosa Parks’ın da olduğu bir grup aktivist, Mt Zion kilisesinde bir araya gelerek sonraki adımlarını tartıştılar. Montgomery Improvement Association adlı bir birlik oluşturmayı kararlaştırdılar. Başkanlığına, Dexter Avenue Baptist Kilisesinin o günlerde 26 yaşındaki genç vaiziMartin Luther King Jr. seçildi. Ve boykota devam kararı alındı.
Rosaparks_bus
Rosa Parks, Montgomery belediye otobüslerinde ırka göre koltuk uygulamasının resmen kaldırıldığı 21 Aralık 1956 günü belediye otobüsüne yeniden bindi. Arkasında bu tarihi ana tanıklık edense UPI haber ajansı adına direnişi takip eden gazeteci Nicholas C. Chriss.
Rosa Parks o gün mahkemece, kamu düzenine itaatsizlikten 14 dolar para cezasına çarptırıldı. Associated Press haber ajansı da o gün ilk kez konuyla ilgili haber geçince, olay bütün ülkede duyuldu. 7 Aralık günü J. Edgar Hoover‘ın FBI’ı,Montgomery’de ajitatör ve provokatörlerin huzuru bozmak için faaliyet içinde olduğunu ilk kez resmi kayıtlarına geçirdi ve Hoover’ın Martin Luther King’e karşı takıntısı başladı.
Şehirdeki siyahlar tam 381 gün boyunca otobüslere binmediler. İşlerine okullarına yürüdüler. Sıradan bir ev kadının anlık direncinin ilk kıvılcımını yaktığı bu etkileyici eylem, arkasındaki isimle beraber büyümeye başladı. Siyahlar buldukları her özel araçla, belediye otobüsü bilet fiyatına yolcu taşımaya başladılar. Bazı beyaz ev kadınları da arabalarıyla destek verdi. Belediye otobüslerini işleten şirket büyük maddi zarar yaşadı. Bazı otobüsleri adeta çürüdü. Ve bir süre sonra boykotçulara yönelik şiddet yükseldi. King’in evine yangın bombası atıldı. Bombadan sonra evinin önüne toplanan yüzlerce öfkeli siyaha hitaben yaptığı konuşmada, ‘Buraya silahıyla gelen varsa evine götürsün. Silahı olmayan silah edinme peşinde olmasın. Şiddete şiddetsizlikle karşılık vereceğiz. Beni durdursalar bile bu hareket durmayacak‘ şeklinde konuşarak sivil haklar hareketinin bir şiddetsiz direniş karakterine bürünmesini sağladı. King boykot süresince defalarca tutuklandı, baskı gördü. Bütün bunlar ulusal medyanın dikkatini Montgomery’e çekti. Bir defasında King tutuklanırken gazetecilere, ‘suçumla gurur duyuyorum‘ dedi. Beyaz çeteler, işe yürüyerek giden siyahlara saldırmaya başladı. Bazılarını linç ettiler. Ancak siyahlar boykota devam etti.  
ABD Yüksek Mahkemesi’nin 1956 yılı Aralık ayı başında, benzeri bir başka dava kapsamında (Browder v. Gayle) ırk ayrımcılığını yasaklayan içtihadının zoruyla, Montgomery’deki belediye otobüslerinde de ayrımcılık kalktı. Montgomeryli siyahlar otobüs boykotunu 20 Aralık 1956 günü sona erdirdiler. Eylem başarıya ulaşmıştı. Beyaz ırkçıların tepkisi sert oldu. King’in evine saldırdılar. Otobüslere silahlı saldırılar gerçekleştirdiler. Siyahları dövdüler. Ancak, devran dönmüştü artık.
Martin Luther King’in liderliğinde devam eden sivil haklar hareketi, 1964 yılında Sivil Haklar Yasasının çıkmasını sağladı.
Rosa Parks, 1957’de ölüm tehditleri ve beyazların ona iş vermemesi nedeniyle önce Virginia’ya bir yıl sonra da ölünceye kadar yaşayacağı Detroit’e taşındı. Bir yandan çalışmaya bir yandan da sivil haklar hareketinde mücadelesine devam etti. 24 Ekim 2005 günü 92 yaşında hayatını kaybetti. Detroit Belediyesi, defnedileceği 29 Ekim gününe kadar şehirdeki bütün belediye otobüslerinin ilk sıra koltuklarına siyah kurdela taktı. Parks, bir eyalet kongre binası içine defnedilen ilk sivil Amerikalı oldu. Cenaze törenine katılan ABD’nin ilk siyah kadın dışişleri bakanı Condoleezza Rice, ‘Parks olmasaydı muhtemelen ben bugün dışişleri bakanı olamazdım’ dedi.
obama-rosa-parks-seat
1 Aralık 2013 günü ABD Başkanı Barack Obama, bugün artık Detroit’teki Henry Ford müzesinde sergilenen o ünlü otobüste, Rosa Parks’ın zorla kaldırıldığı koltuğuna oturmuş düşünürken görüntülendi. Bu fotoğraf bir yandan nereden nereye gelindiğinin bir yandan da hala ayrımcılığın devam ettiği ABD’de alınacak ne kadar mesafe olduğunun sembolü oldu.
Martin Luther King, 1958’de yayınlanan Stride Toward Freedom adlı kitabında, ‘’Kimse, bardağın dolması kuralını bilmeden Rosa Parks’ın eylemini anlayamaz. An gelir insan artık yeter der, daha fazlasını kaldıramam der ve taşar.’’ diye yazdı. İşte o an geldiğinde, ‘artık yeter!’ diye bağıran, çelimsiz bir terzi kadın bile olsa, en güçlü düzeni sarsar, alt üst eder.
(Bill Clinton, 19 Ocak 1999 günü Birliğin Durumu konuşmasında, Rosa Parks’ın mücadelesinden bahsedecek ve özel davetli olarak locada oturan Parks’ı göstererek, ”Kendisi aramızda. Bugün ayağa kalkıp kalkmayacağına kendisi karar verecek” diyecekti. Parks, her iki partinin bütün milletvekillerinin alkış ve tezahüratları arasında ayağa kalkarak Amerikan Kongresini şu şekilde selamlayacaktı)